ANIZ YANGINLARI NİYE ÖNLENEMİYOR? YOKSA ÖNLENMEK Mİ İSTENMİYOR?

Anız yangınlarıyla ilgili bu kaçıncı köşe yazım ve bu kaçıncı soru soruşum? Bilmiyorum.Anız yangınlarının önlenmesine yönelik binlerce yazı yazdım ve hatta CİMER vasıtasıyla bu sorunu yetkililere bizzat ilettim. Belki 30 yıldır ben iletiyorum, ben bu hususta yazıp çiziyorum. Bu sorun belki bir asırdır gündemdedir. Belki de bir asırdan daha fazla gündemdedir. Ancak bu sorun, bu […]

HASBİ VE HARBİ OLMAK

Anız yangınlarıyla ilgili bu kaçıncı köşe yazım ve bu kaçıncı soru soruşum? Bilmiyorum.
Anız yangınlarının önlenmesine yönelik binlerce yazı yazdım ve hatta CİMER vasıtasıyla bu sorunu yetkililere bizzat ilettim. Belki 30 yıldır ben iletiyorum, ben bu hususta yazıp çiziyorum. Bu sorun belki bir asırdır gündemdedir. Belki de bir asırdan daha fazla gündemdedir. Ancak bu sorun, bu ciddi mesele hâlâ yoğun bir şekilde bizleri üzüyor ve orta yerde duruyor.

Yok, yok, yok, anız yangınları sorununa çözüm yok. Niye, niye, niye çözüm yok. Bir gariban yazar olarak bu sorun hakkında yazdığım köşe yazılarının birkaç linkini burada dikkatlerinize sunayım ve hangi tarihte o yazıları yazdığımı da belirteyim.

Bu son yazımda oldukça sert ifadelerle yine konuya dikkat çektiğimi hatırlıyorum.

İşte o sert ifadeler:

“Türkiye’de anız yangınları niye bitmez? Çünkü tedbir aldığını sanan zavallı yetkililer, göstermelik işler yaparlar.”

Bundan 17 sene önce yazmış olduğum resmi bir raporda anızı yanan çiftçinin, ister sorumlu olsun, isterse olmasın “bildirim” zorunluluğuna tabi tutulmasını teklif etmiştim. Zavallı yetkililer “çiftçilerimizi üzmeyelim” diye konunun üzerine gitmediler. Çiftçilerimiz üzülmesin, ama, anız yangınında nice can yanıyor, bu canlara biz üzülmeye devam edelim.

Ey yetkililer biraz dikkat ve rikkat!” Bu sert sözlerim geçen son yıla aittir.

Yine ikaz ediyorum ve yine yazıyorum. Bu sözlerim de yeni sözler, “anız yangınlarını önlemeye ilişkin yeni ikazlarım.”

Eskiden hasat mevsiminde ve anızların daha çok yakıldığı son bahar aylarında yazardım. Bu sefere erken yazdım ve hasat mevsimi başlamadan dikkat çektim ki, anız yangınlarına ilişkin zamanında tedbir alınsın diye.

Alınır mı tedbir. Bilmiyorum. Şimdi soruyorum: “Tarım Bakanlığı anız yangınlarını önlemiyor mu, önlemek mi istemiyor?”

Hemen bu soruya kendim cevap vereyim. Elbette önlemek istiyordur. Tarım Bakanlığı yetkililerinin en az bizim kadar canlı hayatına ve tüm varlıklara karşı hassasiyet içerisinde olduklarını sanıyorum. Böyle düşünüyorum. Ancak aramızda yöntem ve düşünce farklılığı vardır.

Ben acizane bir Yazar olarak, anız yangınlarını önlemenin yolunun “anızı yanan çiftçinin bunu 30 gün içinde bildirmesi zorunluluğundan” geçtiğini düşünüyorum. Bildirimde bulunmayacak çiftçilere en ağır cezaları uygulamak suretiyle ya da kusuru olsa da olmasa da “kusursuz sorumluluk” ilkesi uygulanmak suretiyle anızı yanmış çiftçileri ciddi bir şekilde sorgulamak gerektiği görüşündeyim.

Tarım Bakanlığı sen de kendi görüşünü oluştur ve “anız yangınlarını seyretme! Sırf ormanlar değil, böcek, kaplumbağa, yılan, kertenkele gibi binlerce hayvan da yanıyor.”

Hiç mi acımıyor, hiç mi merhamet etmiyorsunuz masum hayvanlara! Hiç mi acımıyorsunuz anız yangınlarından dolayı yanan ormanlara! Lütfen biraz duyarlılık!

Ben yazmaya ve ikaz etmeye devam edeceğim. Bu Dünya’da ancak sözlerim ve yazılarım ile ikaz etmeye gücüm yetiyor. Ancak ikazdan anlamayan ve anız yangınlarına seyirci olan her Yetkilinin, Ahirette iki yakasından tutacağım, inşallah.

Exit mobile version