BİR KİŞİYİ DEVLET ISLAH EDEBİLİR Mİ?

AİLE, OKUL VE TOPLUMDA İYİ YETİŞTİRİLMEMİŞ BİR KİŞİYİ DEVLET ISLAH EDEBİLİR Mİ? (1)   Karagöz: Hacivat merhaba? Nasılsın Ey Hacivat?   Hacivat: Merhaba, merhaba Ya Karagöz. Ben iyiyim elhamdülillah, sen nasılsın?   Karagöz: Ben de iyiyim, elhamdülillah. Ferden iyiyiz, sağlıklıyız ve aylık iaşemiz ile, yani Allah’ın verdiği rızk ile geçinip gidiyoruz da bu toplumda her […]

HASBİ VE HARBİ OLMAK

AİLE, OKUL VE TOPLUMDA İYİ YETİŞTİRİLMEMİŞ BİR KİŞİYİ DEVLET ISLAH EDEBİLİR Mİ? (1)

 

Karagöz: Hacivat merhaba? Nasılsın Ey Hacivat?

 

Hacivat: Merhaba, merhaba Ya Karagöz. Ben iyiyim elhamdülillah, sen nasılsın?

 

Karagöz: Ben de iyiyim, elhamdülillah. Ferden iyiyiz, sağlıklıyız ve aylık iaşemiz ile, yani Allah’ın verdiği rızk ile geçinip gidiyoruz da bu toplumda her gün olan bitenlerden rahatsızlık duyuyoruz.

 

Hacivat: Ne oldu, ne duydun, ne gördün Ya Karagöz?

 

Karagöz: Ne duymadık, ne görmedik ki Ey Hacivat! Artık her şey, her gelişme sosyal medya, TV’ler, gazeteler, twitter, facebook, instagram vasıtasıyla gözümüzün önünde, avucumuzun içinde. Her şeyi öğrenir olduk. Bu iyi bir şey mi onu da bilmiyorum.

 

Hacivat: Haklısın Ya Karagöz, gerçekten de her şeyi duymak ve bilmek iyi bir şey değil. Yok, Efendim, filanca adam trafikte kavga etti, ortalığı birbirine kattı,  filanca adam karısını kurşunladı, filanca belediye başkanı işini savsakladı, filanca müdür vatandaşı azarladı, filanca adam doktoru dövdü,  filanca kişi şöyle yaptı, böyle yaptı gibi haberleri duymak ve öğrenmek esasında rahatsızlık verici. Keşke hep iyi şeyleri duysak da, kötü şeylerden haberdar dahi olmasak.

 

Karagöz: Ey Hacivat haklısın da vakit elektronik çağı, devir dijital çağı.

 

Hacivat: Devir çakal çağı mı? Bu nasıl söz Ya Karagöz, senin ağzından bu söz nasıl çıkar? Sen ki kibar ve elit bir çevrenin insanısın. Bizim gibi varoşların çocuğu konuşur, “devir çakal çağı” diye.

 

Karagöz: Çakal demedim, dijital dedim Ya Hacivat! Neyse bütün bunları bırakalım da şu soruya eğilelim Ya Hacivat!

 

Hacivat: Haydi eğilelim de fazla eğilmeyelim maazallah kambur kalırız.

 

Karagöz: Bir Ülkenin dört kurumundaki tavır ve davranışlar medeniyet bakımından nerede olduğumuzun esas göstergesidir. Bunlar aile, okul, toplum ve Devlet’tir.

 

Hacivat: Çok doğru tespitler bunlar Ya Karagöz. Gerçekten de bu dört kurum oldukça mühimdir. Mühimdir de bunları takan ve bunlara önem veren kimdir?

 

Karagöz: Evet mühimdir Ya Hacivat!Bir mühim sorum var bekle ve cevapla.

 

Hacivat: Bekliyorum, bekliyorum, heyecanla bekliyorum Ey Karagöz!

 

Karagöz: Aile, okulda ve toplumda iyi yetiştirilmemiş bir kişiyi Devlet ıslah edebilir mi? İşte mühim soru bu Aziz’im, haydi gel bunu münazara edelim.

 

Hacivat: Haydi gel pazara mı gidelim? Ya Karagöz ne güzel sohbet ediyorduk, nereden çıktı şimdi bu pazara gitmek?

 

Karagöz: Ya Hacivat bu Dünya’ya her daim neşe ve keyif ile bakmayı sürdürüyorsun. Hayatı hiç ciddiye almıyorsun. Münazara yani tartışma ve fikir teatisi ile gerçeğe ulaşmaktan bahsediyorum. Sen bunu anladığın halde münazara yerine pazara gidelim diyorsun.

 

Hacivat: Ey Karagöz haklısın. Huyum kurusun, işte ben de huyumun gereği gayri ciddi oluyorum, mühim konularda dahi şaka yapabiliyorum. Ne yapayım Ey Karagöz bu hayat böyle asık suratlılık ile de, çok ciddiyetle de bu Dünya çekilmez.

 

Karagöz: Evet haklısın da Ya Hacivat, biz şimdi ciddi ciddi işimize bakalım ve bir mühim hususu mütalaa edelim. Evet, sorumu tekrarlıyorum: “Aile, okulda ve toplumda iyi yetiştirilmemiş bir kişiyi Devlet ıslah edebilir mi?”

 

Hacivat: Edemez, asla edemez. Ailede, okulda ve toplumda terbiye edilmemiş ve ahlaklı olarak, manevi değerlerine bağlı olarak yetiştirilmemiş birisini Devlet katı ve sert kanunları ile yola getiremez.

 

Karagöz: Ya Hacivat, bu ne hızlılık ve bu nasıl kararlılık böyle. Hemen kesin ve net olarak cevap verdin. “Ailede, okulda ve toplumda terbiye edilmemiş ve ahlaklı olarak, manevi değerlerine bağlı olarak yetiştirilmemiş birisini Devlet katı ve sert kanunları ile yola getiremez” dedin.

 

Hacivat: Evet, dedim. Ey Karagöz, “kanunlar, Devletin koyduğu cezalar sert ve katı olup, doğru, eşit ve adil uygulanırsa elbette bu toplum huzuru için elbette güzel ve makbul bir durumdur.” Tırnak içerisinde belirttiğim bu cümle mühimdir. Ancak her şey bununla bitmez. Kanunların yetişemediği ve cezaların işe yaramadığı haller vardır.

 

Karagöz: Ne gibi haller onlar Ey Hacivat!

 

Hacivat: Dinle beni Ya Karagöz. Milattan önce Çin’de yaşamış Filozof Konfüçyüs şöyle der “Eğer bir toplumdaki fertler, sırf kanunlarla yönetilir ve cezalarla yola getirilmek istenirse, o fertler kendilerini kanunlardan cezalardan kurtarmaya çalışacak, yanlış ve hatalı iş yaptıklarından hiç utanç duymayacaklardır. Toplumdaki fertler erdem ve ahlakla yönetilir ve eğitimle yola getirilirse o fertler kanunlara uydukları gibi kanunlar olmasa dahi zaten iyi birer fert olarak hayatlarını devam ettireceklerdir.”

 

Karagöz: Ooooo Hacivat sende ne cevherler varmış. Filozofların sözleriyle cevap vermek ha! Filozofça bir davranış bu!

 

Hacivat: Ey Karagöz, hor görme garibanı. Senin hiçbir şeyi bilmez sandığın nice insanlar bilgi ve irfanı ile seni “suya götürür susuz getirir.”

 

Karagöz: Anladım anladım Ya Hacivat anladım. Evet, gerçekten söylediklerine katılıyorum. Ben de tüm insanlara öncelikle insan olarak bakılması gerektiğini ve herkesin kendisine göre az ya da çok bilgi sahibi olduğunu düşünüyorum. Şimdi konumuza tekrar dönelim ve “aile, okulda ve toplumda iyi yetiştirilmemiş bir kişiyi Devlet ıslah edebilir mi?” diye düşünelim.

 

Hacivat: Çok da düşünmeye gerek yok Ya Karagöz! Ecdadımız ne diyor, “kork Allah’tan korkmayandan.” Yani, bir kişi Allah’tan korkmuyorsa kanundan ve cezadan mı korkacak?

 

Karagöz: Doğru söylüyorsun Ey Hacivat. Kişiler kanunlar ve cezalar ile yola getirilemez. Onların kalbine Allah korkusunu ve yaptıklarının bir gün hesabını vereceği anlayışını yerleştirmek gerekir. Benim de bu noktada aklıma şu yaşanmış kıssa geldi: Üsküdarlı Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri daha öğrenci iken bir gün medresede hocası Üftade Hazretleri  tüm öğrencilerin eline birer tavuk vererek, “kimsenin görmediği bir yer bulun ve elinizdeki tavukların kafasını keserek bana getirin” diye emir vermiş.  Aziz Mahmud Hüdayi hariç tüm öğrenciler bahçeye koşup kuytu bir yer bularak birer çırpıda ellerindeki tavukların kafasını bıçakla kesip de getirmişler. Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri çok geç gelmiş ve Hocasının karşısına çıkarak: “Ey Hocam, ben bu tavuğu kesemedim” diye seslenmiş. Hocası da niye kesemedin diyerek sormuş. Verdiği cevap oldukça manidardır: “Kimsenin beni görmediği bir yer bulamadım. Allah beni her yerde görüyor.”

 

Hacivat: İşte tek hakikat bu. Allah bizi her yerde görüyor. Konuşmalarımızı, hareketlerimizi ve yaptığımız tüm işleri Yüce Rabbimiz (cc) görüyor. Haklısın Ya Karagöz, haklısın.

 

Not: Konu mühim, yazımızın ikincisinde de “aile, okulda ve toplumda iyi yetiştirilmemiş bir kişiyi Devlet ıslah edebilir mi” sorusuna cevap arayacağız. Onda Karagöz ve Hacivat diyalogu ile değil doğrudan doğruya cevap vereceğiz, inşallah.

 

Ahmet Sandal

Exit mobile version