BİR TOPLUMUN ÜÇ BAŞBELASI: CAHİL, BENCİL VE KABA MAHLUKLAR

Bu yazıda ahlak, ekmek ve şefkat dediğimiz üç ihtiyacın tam karşısında yer alan ve asla ve asla karşılaşmak istemeyeceğimiz mahlukat cinsinden zararlılardan, adeta haşere türünden yaratıklardan bahsedeceğim.

KAHRAMANMARAŞLI ŞAİR YAZAR AHMET SANDAL 2021 YILINDA ON KİTAP YAYINLADI

BİR TOPLUMUN ÜÇ BAŞBELASI: CAHİL, BENCİL VE KABA MAHLUKLAR

Bundan birkaç önce yazdığımı yazımızın başlığı şöyle idi: “Bir Toplumun Üç İhtiyacı: Ahlak, Ekmek ve Şefkat.”

Bu başlık altında yazımın giriş kısmında şöyle sesleniştim: Hangi Ülkede, hangi toplumda olursa olsun herkese şu üç şey huzur ve güven sağlar: Ahlak, ekmek ve şefkat şarttır. Öyle bir şarttır ki bu tarihlerden beri geçerlidir. Hangi Ülkede, hangi toplumda olursa olsun herkese şu üç şey huzur ve güven sağlar: Ahlak, ekmek ve şefkat şarttır.
Öyle bir şarttır ki bu tarihlerden beri geçerlidir. Öyle bir gereklilik ki bu insan ve hayvan topluluklarını birbirinden ayırır. Ahlak için ne gerekir? Ekmek için ne gerekir? Şefkat için ne gerekir? Ahlak için akıl gerekmektedir.

Evet, buraya kadar yazdıklarım bir kaç önceki yazımdan alıntıdır.

Bu yazıda ahlak, ekmek ve şefkat dediğimiz üç ihtiyacın tam karşısında yer alan ve asla ve asla karşılaşmak istemeyeceğimiz mahlukat cinsinden zararlılardan, adeta haşere türünden yaratıklardan bahsedeceğim.

Bir toplumun üç başbelası cahil, kaba ve bencil mahluklardır.

Önce bunları bir tanıyalım ve özelliklerini belirtelim.
Cahil demek, bilgisiz demek değildir. İslam’dan önceki döneme “cahiliye dönemi” denilir. İslam gelmeden önce Arap toplumları elbette bilgisiz değildi, ancak İslamsız, izansız, imansız ve irfansız idi. Öyleyse cahil kişi, İslamsız, izansız, imansız ve irfansız kişidir.

Tekrar ediyorum, “cahilin karşılığı okuma yazma bilmeyen, bilgi sahibi olmayan değildir.” İslami anlayışa göre okuma yazma bilmeyene ümmi, Allah’ı bilmeyene cahil denir. Evet, ben birisine “cahil” diyeceksem bin kere düşünürüm. Çünkü cahil kavramı çok çok ağır bir kavramdır.

Bencil kimdir? Bencil kişi, empati ve sempati yoksunu, Dünya nimetlerinin hepsinin kendisinin olmasını isteyen düşüncesiz ve aynı zamanda ahlaksız bir kişidir. Ahlak ile bencillik birbirine taban tabana zıttır. Ahlak kuralları adaleti emreder. Bencillik kuralları ise ne olursa olsun tüm hak ve imkanların kendine yönelmesini ister. Bir kişi bencil ise aynı zamanda ahlaksızdır da.

Kaba dediğimiz kişi, görgüsüz ve nezaket yoksunu biridir. Dengesiz hareketler yapar, sağa-sola çatar. Başkasına hayatı zindan eder. Kaba kişi ne şefkat bilir, ne de merhamet bilir.

Bir toplumda cahil, bencil ve kaba insanlar ne kadar fazlaysa o toplum o kadar mutsuz ve huzursuzdur.

İşte bu toplumda şiddet ve cinayetler almış başını gidiyor. Bu Ülkede kadına, çocuğa ve yaşlılara yönelik şiddet çok feci boyutlara vardı.

Maalesef bu toplumda kaba kuvvet tek geçer akçe sayılıyor.

Adam, metroda, toplu taşıma aracında yaşlı ve zayıf birine dahi acımasızca saldırıyor. Adam, “trafikte sen öne geçtin, ben arkada kaldım” diye çok çok basit ve sıradan bir nedenle karşısındakine kurşun yağdırabiliyor. İnsanlar artık sokaklara çıkmaya korkar oldular. İnsanlar trafikte araba sürmeye korkar oldular.

Adam tarla, bağ, bahçe ve para için gözünü kırpmadan insan canına kıyabiliyor.

Geçen gün anlattık ve bir sohbette gündem oldu da belirttik: “Bağ, bahçe, tarla ve para için adeta katliam yapan o cahil, bencil ve kaba mahluk, ne oldu şimdi? Sen bu Dünya’da müebbet hapis aldın ve mal, mülk, para ve servet senin işine yaramayacak artık ve bir de Ahirette sonsuz azap çekeceksin.”

Cahil, bencil ve kaba insanlar, yalnız ahlak yoksunu değiller, aynı zamanda akıldan da yoksunlar.

Evet, aklı olan cahil, bencil ve kaba olmaktan kaçar ve aklın ve ahlakın yoluna girer. Aklın ve ahlakın yolu İslam’ın yoludur.

Bu toplumda huzursuzluk ve mutsuzluk arttı. Sebebi kesinlikle İslam’dan uzaklaştık da ondan. Sureta, yani sözde Müslümanlar çoğunlukta bu toplumda. Sözde Müslümanların çoğunlukta olduğu toplumdan asla ve asla hayır gelmez.

Sözü uzatmayayım.

Kendimden bir örnek davranış ve ardından bir şiir ile yazıma son veriyorum.

Elimde bir küçük çöp parçası (mesela, bir küçük sakızın kağıdı dahi olsa) onu yere atmıyor, cebimde tutuyor ve ilk gördüğüm çöp kutusuna atana dek cebimde taşıyorum. Biz yerleri ve sokakları temiz tutmak için bu kadar hassas olurken, başkaları, yani cahil bencil ve kaba mahluklar sigara izmaritinden başlayıp dolaştığı yerlere elinde ne varsa atıyorsa ve sokakları kirletiyorsa, artık ne diyeceğiz?

Şu şiirimizle sesleneceğiz:

CAHİL, BENCİL VE KABA

Kim ki cahil, bencil ve kaba.
Ondan ne köy olur, ne kasaba.
Kim ki cahil, bencil ve kaba.
Pisler yemek yediği kaba.

Kim ki cahil, bencil ve kaba.
Neden öyle oldu, acaba?
Kim ki cahil, bencil ve kaba.
Edep vermemiş ana, baba.

Kim ki cahil, bencil ve kaba.
Uzak durur, ilme, kitaba.
Kim ki cahil, bencil ve kaba.
Muhtaçtır edep ve adaba.

Kim ki cahil, bencil ve kaba.
Çekmek gerek onu hesaba.
Kim ki cahil, bencil ve kaba.
İhtiyacı var soru, cevaba.

Kim ki cahil, bencil ve kaba.
Nasihat ver, girersin sevaba.
Kim ki cahil, bencil ve kaba.
Öğüt ver, boşa gitmez çaba.

Vesselam.

Ahmet Sandal

Exit mobile version