Bu yazıda Doğu ve Batı hakkında küresel çapta bir fikir turu yapacağız. Doğu ya da Batı derken yalnızca bizim Ülkemizi ya da yakın coğrafyayı değil, tüm Dünya’yı dikkate alarak görüşlerimi açıklıyorum. Esasta Doğu ve Batı Ülkelerini kastediyorum. Daha da derinde ve en esasta gelişmemiş ve gelişmiş Ülkeleri kastediyorum.
Bu satırların sahibi temelde Doğu’yu savunur ve gelişmemiş Ülkeler lehinde yazar ve düşünce geliştirir. Bunu sizin de rahatlıkla müşahede etmeniz çok kolaydır. İnternette rahatlıkla ulaşabileceğiniz 10-15 yazımı okursanız, bunu zaten siz de hemen anlarsınız.
Ancak bu yazıda Batı’yı övücü tarzda ve Doğu’yu eleştirici tarzda görüş ve düşünce açıklayacağım. Yani bu yazıda olağan görüşlerimden zıt bir görüş sergileyeceğim. Bu nokta itibariyle bu yazımı olağanüstü bir yazı olarak görebilirsiniz. (Tabi ki bu son sözüm sadece bir latife.)
Yazımın başında şunu belirtmeyi önemli buluyorum. Elbette “tüm Batı iyi, tüm Doğu kötü” diyemeyiz. Tabi ki “tüm Batı gelişmiş, tüm Doğu gelişmemiş” diyemeyiz. Elbette “tüm Batı demokrasi ve insan haklarında iyi, tüm Doğu demokrasi ve insan haklarında kötü” diyemeyiz.
Bunu böylece belirtelim. Ayrıca şunu da baştan belirteyim. Benim bu yazıdaki söz ve tespitlerim ancak beni bağlar ve “yüzde yüz doğrudur” da denilemez.
Bir de şunu hassaten ifade edeyim. Benim asıl maksadım Doğu’yu yerden yere vurmak ve sırf tenkit etmek değildir. Üzüntümü belirtmektir asıl maksadım ve Doğu’nun da Batı gibi gelişmesini istediğim için böyle bir yazıyı düşündüm.
Bir de şu iki Alim ve Şair Zatın sözlerine de yer vereyim ki, asıl maksadım daha da net olarak anlaşılsın.
Diyar-ı küfrü gezdim beldeler, kâşâneler gördüm.
Dolaştım mülk-ü İslâmı bütün virâneler gördüm.
Ziya Paşa
Almanya’nın Berlin şehrine giden Mehmet Akif Ersoy, Ülkemize döndüğünde şu soruya muhatap olur: “Avrupa nasıl?” Bu soru karşısında Mehmet Akif Ersoy şu meşhur cevabı verir: “Ne olsun, gördüğüm kadarıyla işleri var dinimiz gibi, dinleri var işimiz gibi!”
Bu hasbi ve samimi sözlerimi böylece ifade ettikten sonra, şimdi aynı hasbi ve samimi bakış açısıyla Doğru ve Batı Üzerinde Küresel Bir Fikir Turu gerçekleştirelim:
(Önemli Not: Batı tüm tarih boyunca böyle ileri değildir. Doğu da tüm tarih boyunca böyle zavallı değildir. Doğu’dan yayılan ışık 500-600 yıldır Batı’ya geçmiştir. Biz 500-600 yıllık Doğu ve Batı’yı anlatıyoruz.)
1-
Doğu insanı, siyasette, ekonomide ve ticarette “küçük olsun, benim olsun” kısır düşüncesi içerisinde bölünme odaklıdır. Batı insanı, siyasette, ekonomide ve ticarette “büyük olsun bizim olsun” akılcı bir düşünce içerisinde büyüme odaklıdır.
3-
Doğu insanı, siyasette, ekonomide ve ticarette “Devlet’ten bekler her şeyi” ve fikir geliştirmez, hazırcıdır, durağanlığı esas alır. Batı insanı, siyasette, ekonomide ve ticarette “Devlet’ten değil kendi çabası ve kendi çalışmasından bekler her şeyi” ve bu doğrultuda fikir geliştirir, üretkenliği teşvik eder.
3-
Doğu insanı, siyasette, ekonomide ve ticarette “kıskanç, hasis, şark kurnazlığı içerisinde hareket eder, menfaatçidir, zalimane ve acımasız davranır.” Batı insanı, siyasette, ekonomide ve ticarette “toplumsal odaklı bakar, toplam kaliteye dikkat eder, makul davranır ve karşılıklı faydayı esas alır.”
4-
Doğu insanı kaderci ve içe dönüktür. Batı insanı kaderinin kendi çabasına bağlı olduğuna inanır ve dışa dönüktür.
5-
Doğu insanı karşısındakini kaba kuvvetle susturdukça mutlu oldu ve kendisini devleştirdi. Doğu insanı kaba kuvvete inanır. Bu Firavunca bir yöntemdir. Batı insanı karşısındakini dinledikçe kendisini de geliştirdi ve herkes eşit ve adil bir biçimde gelişti. Batı insani özgürlüğe, hak ve adalete inanır. Bu insani bir yöntemdir.
6-
Doğu insanı umutsuzdur ve umutsuzluk yayar. Batı insanı umutludur ve umut yayar.
7-
Doğu insanı sınıflı ve hiyerarşik adeta katı kurallara tabi kast toplum düzenini kafasına yerleştirmiştir. Sınıfsız bir toplumu, hiyerarşi olmadan bir nizamı tahayyül dahi edemez. Batı insanı sınıfsız ve hiyerarşik olmayan toplum nizamını benimsemiştir. Uygulamada da bunu göstermeye çalışmaktadır.
8-
Doğu insanı forsa, gösterişe, statükoya, makam, mevki ve rütbeye aşırı derecede önem vermektedir. Bunlar karşısında kendisini adeta bir hiç görmektedir. Batı insanı makam, mevki ve rütbeye ancak değeri kadar önem vermektedir. Bunları değil bireyin kendisini daha önemli görmektedir.
9-Doğu insanı zarfa, şekle ve kalıba önem verir. Batı insanı mazrufa, öze ve cevhere öne vermektedir.
10-
Doğu insanı kendinde cevher ve kendinde değer görmekten çok Batı’da değer bulmak ve Batı’da cevher aramak derdindedir. Doğu insanı Batı’ya özenti içindedir ve taklidi sever. Batı insanı kendinde ve özünde cevher arar ve kendini değerli hisseder. Batı insanı taklit ve özenti içerisinde değildir.
Yukarıda 10 maddede Doğu ve Batı insanı hakkında müşahede ve görüşlerimi açıkladım. “Elbette her Doğu insanı yukarıda belirttiğim gibi değildir” ve “her Batı insanı da yukarıda açıkladığım gibi değildir.” Bu 10 maddelik tespitler yalnızca genel gözlemlerdir.
Ben de bir Doğu insanıyım, ancak öncelikle akla ve bilime inanan bir Müslümanım. İslam’ı akıl ve bilim ile yüzde yüz uyumlu görmekteyim. Bunu net olarak belirteyim. Bu noktadan bakarak yazdım zaten.
Son söz: Doğu insanının tenkit ettiğim kötü hasletlerinden ve olumsuz hususiyetlerinden kurtulup da “adalet, ilim, irfan, teknoloji, özgürlük ve insan hakları ile tam demokrasi yolunda ilerlemesi benim en büyük arzumdur.” Olur inşallah.
Ahmet SANDAL