DÜNYADAKİ SON 50 YILDAN TÜM RUHUMLA NEFRET ETTİM

Bir çağın, bir sistemin hiç mi sevilecek tarafı olmazmış? İçinde yaşadığımız bu çağın, bu kapitalist sistemin hiç mi iyi bir tarafı olmazmış? Bir sistem, bir çağ insanı bu kadar mı bunaltırmış? Bu çağ acı ve hüzünden başka bir şey getirmemiştir. Bu çağ derken kastım 1972 yılından sonraki 50 yıldır. Ben 1965 yılında doğdum. Benden 7 […]

HASBİ VE HARBİ OLMAK

Bir çağın, bir sistemin hiç mi sevilecek tarafı olmazmış? İçinde yaşadığımız bu çağın, bu kapitalist sistemin hiç mi iyi bir tarafı olmazmış?

Bir sistem, bir çağ insanı bu kadar mı bunaltırmış? Bu çağ acı ve hüzünden başka bir şey getirmemiştir. Bu çağ derken kastım 1972 yılından sonraki 50 yıldır.

Ben 1965 yılında doğdum. Benden 7 yıl sonra başladı “başlayan”. Niye 1972 yılını temel alıyorsun? diyenler olabilir. 1972 ya da 1974 farketmez.

Dünya’da kapitalizmin tüm Dünya’ya bayrağını çektiği ve kapitalist hegemonyanın, küreselleşme, çok uluslu şirketler ve bilumum faiz, döviz ve borsa dedikleri ayak oyunlarının Dünya genelinde hakimiyeti 1970’li yıllardan sonra başlamıştır.

Evet, ben bu sürece, yani Dünya’daki kapitalist hegemonyaya, küreselleşmeye, faiz, döviz ve borsa dedikleri şeytan üçgenine, çok uluslu şirketlere tüm ruhumla karşıyım.

Bütün bunlar için milat arıyorsanız tarih bellidir. Tarih 1970’lerden sonraki, 1972, 1973 ya da 1974’tür. Sözüm tam anlaşılsın diye ben son 50 yıl diye özetledim. 50 yıl olsa ne yazar, 52 yıl olsa ne farkeder. Sonuçta insanlar kapitalizmden, küreselleşmeden ve çok uluslu şirketlerden, faiz, döviz ve borsadan en çok da son 50 yılda mağdur olmuşlardır.

Dünya’da fakirleşme, gelir dağılımındaki adaletsizliklerde milat aranıyorsa tarih bellidir. 1970’lerden sonra, insanlar gittikçe fakirleştiler. Artık orta sınıf ortadan kalktı.

Artık orta sınıf yok. Ya çok çok zengin %20’lik bir kitle var, ya da %80’lik fakirler kitlesi var.

Kapitalizm, küreselleşme, faiz, döviz, borsa ve çok uluslu şirketler Dünya’nın %80’ini fakirleştirdi. Bunun adı fakirleştirmeden de öte bir durum. Bunun adı köleleştirmedir.

Bu köleliğe isyan etmek her vicdan sahibi insana bir görevdir. Ben bu görevimi yazılarımla ve şiirlerimle yerine getiriyorum, elhamdülillah.

İnsanlara bakıyorum, mutsuzlar. Metrodaki insanları izliyorum, huzursuzlar. Fabrikada çalışan işçilere bakıyorum, sömürüyorlar. Zincir marketlerde çalışan tezgâhtarlara, kasiyerlere bakıyorum, umutsuzlar.

Mutsuzluğun, huzursuzluğun, sömürünün ve umutsuzluğun sebebi küresel vahşi kapitalizmdir. Ve tüm şiddeti ile Ülkemizde hakim durumdadır.

Rahmetli Şair Yazar Cahit Zarifoğlu, “Biliyor musunuz? Ben bu çağdan nefret ettim. Etimle, kemiğimle, hücrelerimle nefret ettim” diye seslenir.  Rahmetlinin bu çağdan nefret etmesinin sebebi neydi? O da benim gibi vahşi kapitalizmden mi mustaripti, bilmiyorum.

Hemşehrim ve Şair olduğu için Meslektaşım Cahit Zarifoğlu gibi ben de o seslenişe bütün hançeremle, avaz avaz haykırarak katılıyorum. (Bu arada açıkça belirtiyorum, şairlik benim için bir görev ve meslektir)

Evet, Ben son 50 yıldan ve bu çağdan nefret ettim.

Bu son 50 yılda sırf kapitalizmden şikayetçi değilim. Dünya genelinde uygulanan yönetim tarzından da şikayetçiyim.

Son 50 yılda gözlemlediğim şu hususlar nefretim için yeterlidir. Ben burada yalnız 6 maddelik olumsuzlukları saydım. Esasta şu son 50 yıldaki olumsuzlukları sıralasak, tek tek yazsak 600 madde yetmez.

İşte 6 maddede vahşi kapitalizm, döviz, faiz, borsa, küreselleşme, çok uluslu şirketler çağının getirdikleri:

1-

“Gemisini kurtaran kaptan” dediler bencilliği yaydılar. “Bal tutan parmağını yalar” dediler, ne bulursa yediler. Hırsızlıklar, yolsuzluklar işte bu sakat mantıktan meydana geldi. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyerek haksızlığa seyirci kaldılar. “Harca, harca, harca, nereden bulursan bul ve harca. Paranın kaynağı mühim değil” dediler. Ne ahlak ve ne de edep kaldı.

Ecdadımızın dillere destan örnek hayatından eser kalmadı.

2-

Ne hatır, ne dostluk, ne komşuluk kaldı. Kaplumbağa gibi kabuğumuza çekildik. Bireysellik ve yalnızlık altın çağını yaşıyor.

Nerede o eski komşuluklar ah nerede!

Yine Ecdadımızın dillere destan, gönülleri ısıtan hayatını arar olduk.

3-

AVM’lere aptallar gibi doldurulduk. AVM’ler Firavun Tapınakları gibi devasa. Süpermarketlerde her şey yapmacık ve göstermelik.
Eski mahalle bakkallarının sıcaklığını ve dostluğunu arıyoruz.
Ah Ecdadımız ah! Gelip de görseniz halimizi, vicdanınız sızlar. Sizlere layık evlatlar olamadık.

4-

Bir deprem oluyor, bir sel felaketi yaşanıyor, “şehirler şehir değil, yerleşim yerleri Bizim istediğimiz manada yerleşim yeri değil.” Tarihi yapılar depremde taş gibi sağlam. Maşallah.

Yeni yapılar depremlerde yere çöküyor. Dere yatağına apartman dikilen bir çağda yaşıyoruz. Sonra de sel gelip her şeyi alıp götürüyor. Ecdadımız şehirleri dağ yamaçlarına kurarmış, biz en verimli tarım arazilerine apartmanlar dikiyor ve güzelim toprakları heba ediyoruz. Ben bu Çağı nasıl seveyim.

Mimaride ve şehirleşmede de Ecdadımızı örnek almadık. Maalesef, nefsimize uyduk ve battıkça battık.

5-

Geçen gün sosyal medyada şunları yazdım. Elazığ depremi sonrasında yazdım. Hüzünlü bir durumdayken yazdım.

Ne mi yazdım? İşte şunları haykırdım:

“İnşaat Mühendisliği Fakültelerinin olmadığı dönemlerde binalar daha sağlam idi.
Orman Fakültelerinin olmadığı dönemlerde ormanlar daha iyi korunuyordu.
Veteriner Fakültelerinin olmadığı dönemlerde hayvanlara daha merhametli davranılıyordu.
İletişim Fakültelerinin olmadığı dönemlerde samimiyet daha fazlaydı.
Ziraat Fakültelerinin olmadığı dönemlerde gıdalar daha sağlıklı idi.”

Yine özlemimizi Ecdadımızın yaşadığı günlere getirdik.

6-

Toplum genel olarak “güçlüden yana” bir tavır içindedir. Hukuk, adalet kimsenin umurunda değil. “Üstünlerin hukuku, hukukun üstünlüğünün yerini almış.” Böyle bir duruma Kul razı olsa, Allah razı olmaz. Yemin ediyorum ve net olarak belirtiyorum: “Üstünleri (kapitalistleri, para babalarını) ve üstünlerin hukukunu acımasızca uygulayanları Allah yerle bir edecektir. Çünkü artık bu adaletsizlikler arşa ulaştı ve vahşi kapitalistlerin, küresel baronların hasmı ve onların hakkından gelecek olan Yüce Rabbim’dir.

Ecdadımız hakkın ve adaletin tecellisini en aziz ve en mühim iş bildi. Biz ise nefsimize uyduk, adaleti ve hakkı gözetmedik. Ne geldiyse bunlardan dolayı başımıza geldi. İnşallah yanlıştan döneriz.

Elbette bize de görev düşecektir. Yüce Rabbim inşallah bu çağı ve bu olumsuz gidişatı tersine çevirmek için Bize kudret, kuvvet ve nusret verir. Umudumuz bu yönde yüksektir. Olur İnşaallah.

Ahmet SANDAL

Exit mobile version