Günümüzün en önemli meselesi ne ekonomidir, ne siyasettir. Ne de eğitim ve bilimdir. Günümüzün en büyük meselesi, af, sevgi ve merhamet noksanlığıdır. Peygamberlerin, Filozofların ve Alimlerin en bariz ve en mühim özelliği kendisine kötülük edeni affetmek, tüm varlıklara sevgi beslemek, herkese merhametle bakmaktır.
Sevgili Peygamber Efendimiz (asm) İslam’ı anlatmak ve halka tebliğ etmek için o zamanki Taif’e gittiğinde, o andaki toplumun kendini bilmez kişileri tarafından taşlanıp yüzü kan-revan içerisinde bırakılmıştı. Hatta o andaki azgın-sapkın kimseler o zalimane işlerine çocukları da alet etmişler ve Sevgili Peygamberimizi (asm) acımasızca taşlamışlardı. Kainatın Efendisi, Merhametliler Merhametlisi (asm) o zor anda ve o ağır hakaret ve acı altında dahi o kendini bilmez kişilere asla kötü bir düşünce beslememiş ve onları affetmiştir. Aynı şekilde Mekke’nin Fethinden sonra da müşrikler korku ve paniğe kapılarak, yaptıkları eziyet ve işkencelerden dolayı Mekke’yi terk etmeyi düşünürlerken yine af ve merhametin en zirve örneğini göstermiş, tüm Mekkeli müşrikleri affetmiştir.
Af, sevgi ve merhamette zirve örneklerden bir başkası Hazreti Yusuf’tur (as). Evet, Yusuf aleyhisselâm da, bütün peygamberler gibi, merhamet ve sevgi timsâlidir. Bünyamin dışındaki kardeşleri ona en büyük merhametsizlik ve sevgisizlik göstermiş iken, o kendisine kötülük eden kardeşlerini affetmiştir. Hazreti Yusuf’un (as) kardeşleri zahîre almak için iki kez Ken’an ilinden Mısır’a gelmişlerdi. Sonunda Yusuf (as) kardeşlerine kendini tanıtarak onları affettiğini bildirmişti. Bu husus Kur’ân-ı Kerim’de şöyle beyan edilir: “Yusuf dedi ki: Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir.” (Yusuf Sûresi, 92)
Evet, esasında merhametlilerin en merhametlisi Hazreti Allah’tır. Tüm yarattıklarına karşı en sonsuz sevgi duyan da, sevgi timsali de Hazreti Allah’tır. En çok affeden de Hazreti Allah’tır. Zaten, Peygamber ve Alimler de Hazreti Allah’ın özellikleriyle kendilerini donatmışlardır.
Bu nokta itibariyle bizim de örnek alacağımız ve kendimizi vasıflandıracağımız Hazreti Allah’ın sıfatları ve Peygamberlerin özellikleridir. Evet, sevgi, merhamet ve affetmek, Allah’ın, Peygamberlerin, Filozofların ve Alimlerin vasıflarıdır. Biz dahi bu vasıflarla kendimizi donatmalıyız.
Bu açık gerçeğe rağmen, günümüzde tüm toplumlarda, insanların birbirlerine ve tüm yaratılmış her şeye karşı sevgi içinde olmak, affetmek ve merhamet duygusu, öyle bir erozyona, öyle bir yok oluşa uğradı ki, gerçek sevgiye, affa ve merhamete adeta hasret durumdayız.
Bu hasret ve bu arayış öyle derin bir sızı ve öyle bir büyük ihtiyaç ki, inanın ne ekonomik kalkınma, ne altın, ne para, ne pul, ne de elde edilecek en büyük maddi başarılar, sevginin, merhametin ve affetmenin yerini alamaz.
Şu söz bu hususta büyük bir hakikate işaret eder. “Dünya hayatına meyledenler deniz suyu içenlere benzer. İçtikçe susarlar, susadıkça içerler.” Şeyh Muhyiddîn-i Arabî’nin bu sözündeki maksat çok açıktır. İnsanları yalnız maddi ve nefsani arzularla mutlu edemezsiniz. Eğer, insanları yalnız bunlarla tatmin etmeye kalkarsanız, sapkınlar ve azgınlar güruhu meydana getirirsiniz.
İnsanlık af ile, sevgi ile ve merhamet ile gerçek huzuru ve gerçek mutluluğu elde eder. İnsan yalnız maddi başarılarla, yalnız ekonomik güdülerle mutlu olmaz. İnsan ne ekmekle, ne de başka bir şeyle yaşar. İnsan yalnızca afla, sevgiyle ve merhametle yaşar. Hz. İsa (as) binlerce yıl öncesinden tüm insanlığa şöyle seslenmektedir: “İnsan yalnız ekmekle yaşamaz.” Hazreti İsa (as) günümüzde yaşasaydı “insan yalnız parayla yaşamaz. İnsan yalnız maddi başarılarla mutlu olmaz.” diyecekti. Evet, “insan yalnız ekmekle yaşamaz” sözünden maksat, insanın para ve maddiyat ile yıkıma, felakete doğru sürüklendiğidir. İnsanın yalnız parayla, malla, servetle yaşayacağını, başka şeye ihtiyaç duymayacağını telkin edenler, o doğrultuda görüşler empoze edenler, toplumda ne af, ne sevgi, ne de merhamet bırakmışlardır. İnsanları birer yarış atına çevirmişlerdir. Kazan, harca, yine kazan, yine harca, çok kazan, çok harca. İşte sevgisiz, merhametsiz, af bilmeyen kapitalistler insanlara yalnızca bunu empoze etmekte ve yalnızca tüketmeye teşvik etmektedirler.
Tüket, tüket, tüket. Nereye varacak bunun sonu. Tüket, tüket, tüket şeklindeki kapitalist telkinlerinin vardığı en son nokta, tüketecek bir şey kalmazsa kendini tüket.
Günümüzde mutsuzluklar, acılar, insanlar arası ilişkilerde merhametsizliklerin temelinde işte bu kapitalist düzenin “tüket, tüket, tüket” telkinleri yatmaktadır. İnsanlar birer hayvana dönüştürülmüştür. Yalnızca yiyip içmek güdüsüyle hareket eden tek canlı hayvanlardır. Yalnız ve yalnızca o güdüyle hareket eden sözde insanlar da hayvanlardan farksızdır. Hatta hayvanlardan daha aşağıdadır. Bazı hayvanların tüketimleri, yedik içtikleri insanlara et, süt, yağ ve benzeri faydaları olarak dönmektedir. Bu açıdan bazı hayvanların yiyip içmeleri belli ki bizim hayrımızadır. Peki, bir insanın devamlı surette hayvani şekilde yiyip içmesi kimin hayrınadır? Elbette hiç kimsenin hayrına değildir.
Kapitalizm ve maddeci anlayış mutluluk ve huzur vermez. Evet, burada en yüksek gür sesimle avazımın yettiği kadar haykırıyorum: Toplumlara, ekmekten daha fazla, paradan daha önce, maddi ilerlemelerden daha öncelikli olarak, en fazla sevgi, en fazla merhamet ve en fazla affetmek gereklidir. Elbette yalnız topluma değil, ailelere, tüm fertlere öncelikle af, sevgi ve merhamet gereklidir.
İşte burada en kritik ve en acınası tespitimi belirtmek durumdayım: “Ailelerde dahi maalesef, af, sevgi ve merhamet azalmaktadır.” Kapitalist bir toplumda, her şeyin para ve servet olarak görüldüğü bir toplumda elbette sevgi ve merhamet azalır. Bu normaldir. İnsanların kurtuluşu için bir sığınak olan ve herkesin huzur ve mutluluk bulduğu ailede sevgi ve merhamet nasıl azalır? İşte bunu aklım anlamıyor, işte havsalam bunu almıyor.
Siz de duyuyorsunuz ve haberlerde okuyorsunuz, görüyorsunuz. Vicdanındaki safiyeti yitirmemiş insanların irkildiği ve tüylerinin diken diken olduğu bazı haber başlıkları şöyle: “Baba evladını öldürdü. Anne evladının canına kıydı. Oğul babasını öldürdü. Kız anasını öldürdü.” Sebebi maddi menfaat! Evet, maalesef, karşımıza bu tür haberler çıkıyor ve ruhumuz paramparça oluyor. İnşallah, bu tür haberlere insanlık hiçbir zaman bir daha şahit olmaz.
Olur mu ya! Baba evladının canına kıyar mı ya!
Bu acı gerçek çok açık bir şekilde orta yerde duruyor. Kapitalist toplum insanları maddi menfaatler ile kandırdığı ve insanların gözlerini madde bürüdüğü için, af, merhamet ve sevgi azaldığı için tüm bu olumsuzluklar meydana geliyor.
Sosyal medyada çok paylaşılan bir söz var. O söz şöyledir: “Eskiden insanlar sevilir, eşyalar ise kullanılırdı. Artık eşyalar seviliyor, insanlar kullanılıyor.”
Bunun nedeni sevgi, merhamet ve af duygusunun azalmasıdır.
İşte bunun için diyorum, günümüzün en büyük ihtiyacı ne para, ne pul, ne de ekonomik gelişmedir. En büyük ihtiyacımız, sevgi, merhamet ve af etmek duygusudur.
Dünya’nın yaratıldığı andan itibaren başta Peygamberler ve salih zatlar ile gerçek alimler tarafından insanlara affetmek, merhamet ve sevgi duygusu aşılanmaktadır. Allah hepsinden ebeden razı ve memnun olsun. Alim zatların bu çabası Devlet tarafından desteklenmelidir. Yoksa çaba ve çalışmalar yetersiz kalabilir. Devlet af duygusu, merhamet ve sevgi noktasında gereken tedbir ve çalışmaları yerine getirmelidir.
O tedbir ve çalışmaları da bir sonraki yazımızda anlatalım.
Herkese af, sevgi ve merhamet dolu günler diliyorum.
Ahmet SANDAL