HAZRETİ YUSUF’UN YÖNETİCİLİĞİNE HAK VE TAĞUT AYRIMINDA BAKIŞ
Dünya’da sistemler ikiye ayrılır. 1-Hak üzere kurulup da işleyen sistemler. 2-Tağut üzere kurulup da işleyen sistemler.
Hak üzere kurulmuş sistemler ya da Devletler şunlardır, Tağut üzere kurulmuş sistemler ya da Devletler bunlardır gibi tarihi ve güncel meselelere, bu yazıda hiç girmeden “Hak nedir, Tağut nedir”, bu iki kavramı Türkiye Diyanet Vakfı’nın çıkardığı İslam Ansiklopedisini esas alarak anlatacağım. Zaten bu anlatımlardan sonra Hak sistemlerin ya da Hak Devletlerin, Tağuti sistemlerin ya da Tağuti Devletlerin kim olduğunu, ne olduğunu hemen anlayacaksınız.
1-Hak nedir?
En başta belirteyim Hak, Allah’ın bir ismi ya da sıfatıdır.
İstiklal Marşımızın ikinci kıtasının üçüncü ve dördüncü mısraları aynen şöyledir:
“Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklal.”
Evet dördüncü mısrada, Allah’ın bir ismini Üstadımız Mehmet Akif Ersoy beyan ederek “Allah’a tapan bu Milletin hakkıdır istiklal” diye haykırıyor.
Hakkın zıddı Batıl’dır. Tağut, batıldır. O da Hakkın zıddıdır. Tağut bir şahıstır ve Hakkın zıttı olan batıl sistemin başıdır.
Kur’ân-ı Kerîm’de 247 yerde geçen Hak kelimesi ayetlerin çoğunda batılın ve Tağut’un zıddı olarak kullanılmıştır.
Hak kelimesi “varlığı kesin olan, mutlak gerçek, hikmete uygun olarak icat eden” anlamlarından dolayı Allah’ın bir ismi ve sıfatı olarak Kur’an’da geçmektedir.
Hak kelimesi Kur’an’daki anlamlarıyla hadislerde de geniş olarak yer almıştır Hazreti Peygamber Efendimiz (asm) bir duasında “Allahım! Sen Haksın, senin vaadin Haktır, sana kavuşmak Haktır, senin sözün Haktır, cennet Haktır, cehennem Haktır, Peygamberler Haktır, Muhammed Haktır, kıyamet Haktır” buyurmaktadır.
Allah Hak’tır, gerçektir. Batıl yalandır. Tağut yalandır. Allah bakidir. Batıl fanidir. Tağut fanidir.
Evet şimdi Tağut’un yani batılın ne olduğunu, yine Türkiye Diyanet Vakfı’nın çıkardığı İslam Ansiklopedisini esas alarak anlatalım.
2-Tağut nedir?
Sözlükte “azmak, sınırı aşmak” anlamındaki tuğvân (tuğyân) kökünden türetilen bir isimdir. Asıl mânası “aşırı derecede azgın ve mütecaviz”dir. Bundan hareketle Allah’tan başka tapınılan ve hak yoldan saptıran her varlık, put, şeytan, kâhin ve sihirbaz Tağut demektir.
Kur’an-ı Kerîm’de tuğyan kavramı otuz dokuz yerde geçer; Tağut ismi sekiz ayette yer alır.
Tağut kelimesinin yer aldığı sekiz âyetten ikisi İslâmiyet’in Mekke döneminde nazil olmuştur. Nahl suresinde geçen ayette (36. ayette) her ümmete bir peygamber gönderildiği, bunların temel hedeflerinin insanlara Tağut’tan uzak durup sadece Allah’a kullukta bulunmayı telkin etmekten ibaret olduğu belirtilir. Zümer suresindeki ayetlerde ise (15-17. ayetlerde) Allah’tan başkasına kulluk edenlerin hem kendilerini hem etkileri altında kalan kişileri hüsrana sevkettikleri bildirildikten sonra puta (Tağuta) tapmaktan sakınıp yalnız Allah’a yönelenlerin ebedî mutluluğa ereceği haber verilir. Medeni (Medine döneminde inen) surelerde yer alan ayetlerde Hak dine karşı çıkan batıl ehli ve şer odakları konu edinilmiş, bunlara değil Allah’a iman etmenin, Tağutu değil Cenâb-ı Hakk’ı dost edinmenin ve anlaşmazlıkların çözümü için O’nu hakem kabul etmenin önemi vurgulanmıştır.
Evet buraya kadar olan açıklamalardan Hak ve onun tam zıttı olan Tağut anlaşılmıştır. Hak ve Tağut anlaşıldığına göre Hak üzere kurulmuş sistemler ve Devletler ile bunların tam zıttı batıl/Tağut üzere kurulmuş sistemler ve Devletler de anlaşılmıştır. (Müslümanlar içinde bulunduğu sistemin ne olduğunu bilmek zorundadır. Bu husus bu şekilde aklınızda bulunsun. Şimdi asıl konumuza gelelim.)
Asıl konumuz olan (daha doğrusu asıl sorumuz olan) Hazreti Yusuf aleyhisselamın bir Tağut’un atadığı ve görevlendirdiği bir sistemde ve Devlette, Hakkı nasıl uyguladığı ve Hak Nizamı nasıl gerçekleştirdiğidir? Bir de Hazreti Yusuf (as) bizzat görevlendirme istemiştir. Bu nokta çok mühimdir. Hazreti Yusuf Aleyhisselam neden Tağut bir Kraldan görev talep etmiştir?
Gerçekten de ilginç bir soru ve ilginç bir durum.
Hiçbir Peygamberin batıl bir sisteme yardım etmeyeceğine ve bir Tağuta yardımcı olmayacağına göre, Hazreti Yusuf (as) antik Mısır’da yani Firavunların hakim olduğu bir Devlette nasıl Hak üzere hareket etmiştir?
Bu soruyu siz de, ben de düşüneduralım.
Ancak şu hususu en başta dikkate alalım.
Hazreti Yusuf’un (as) o zamanki Mısır yönetimindeki görevi sınırlıdır. Ancak o sınırlı görev içinde sınırsız bir yetkiye sahiptir.
Hazreti Yusuf (as), o zaman ki Mısır Kralının bir Ekonomi ya da Maliye Bakanı gibi yüksek bir konumdadır. O’nun (as) görevi Tağuta yardım etmek değil, halka yardım etmektir. Çünkü o yıllarda halk kıtlık, kuraklık ve yokluk ile boğuşmaktadır. Hazreti Yusuf (as) için “ehemmi mühim’e tercih etmek” yani mühim olandan daha mühim bir hususu tercih etmek önemli bir hedeftir. Hazreti Yusuf (as) Bu noktadan hareketle görev talep etmiştir.
İkinci bir husus da şudur. Hazreti Yusuf (as), o zamanki Tağut’un sistemini değil kendi Hak sistemini uygulamıştır. Hazreti Yusuf (as) Tağut’a uymamış, Tağut, yani o zaman ki Mısır Kralı, Hazreti Yusuf’a (as) uymuştur. Çünkü Hazreti Yusuf (as) kendi görev alanı içerisinde sınırsız bir yetkiyle donatılmıştır. O yetkiyle Hazreti Yusuf (as) Tağuti bir yöntem uygulamamış, Hak üzere bir usul icra etmiştir
Bu görüş ve tespitlerim elbette şahsi görüşüm ve boş tespitler değildir. Bizzat Kuran-ı Kerim’den mülhem görüş ve tespitlerdir.
İşte benim bu husustaki delillerim ki onlar ayetlerdir.
“Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim” (Yusuf Suresi, 55)
Bu ayet-i kerime birinci görüşümün delilidir. Yani Hazreti Yusuf’un (as) sınırlı bir alanda, günümüzdeki ekonomi ve Maliye Bakanı konumunda olduğuna dair görüşümün delili bu ayet-i kerime’dir.
İkinci görüşüm, yani Hazreti Yusuf’un (as) sınırsız yetkiyle donatıldığına dair görüşümü destekleyen delilim de şu ayet-i kerime’dir.
“Ve işte böylece Yusuf’u o ülkede yerleştirdik; neresinde isterse makam tutuyordu. Biz rahmetimizi dilediğimize nasip ederiz. Ve iyi davrananların mükafatını zayi etmeyiz.” (Yusuf Suresi, 56)
Bir kişi Tağuti (batıl) rejimde görev almış olduğu halde mevcudu değil kendi Hak bildiğini uygulamışsa mesele yok. Ancak bir kişi Tağuti (batıl) rejimde görev almış olduğu halde kendi bildiğini değil de mevcut batıl olanı uygulamışsa mesele çok.
Evet, durum bundan ibarettir.
Selam olsun Hazreti Yusuf’a (as). Salat ve selam olsun Alemlerin Efendisi Hazreti Muhammed aleyhisselatu Vesselam’a.
Ahmet Sandal