Huzurlu toplum, ancak huzurlu fertlerden oluşur. Zaten, fertler oluşturur bir toplumu. Fertler parça, toplum bütündür.
Matematik kurallarına göre, parça neyse bütün de aynısıdır. Yani, bütünün parçalarından bütüne ulaşılır.
Bir bütün olarak kapıyı düşünelim. Kapı üç parçadan oluşsun. Üç parçanın da üretildiği ağaç türü ceviz ise, bu kapının “cevizden imal edilmiş bir kapı” olduğu kesindir. Yani, parçaları cevizden oluşan bir kapı için, hiç kimse, “bu kapı çınar ağacından yapılmış bir kapıdır”diyemez.
Buğday hasadından bir harman yeri meydana getirmişseniz, (o harman bir toplum olarak düşünüldüğünde) fertleri buğdaydır.
Ferlerinin tamamı A kökeninden oluşan bir topluma, siz B kökenli bir toplum diyemezsiniz. Ya da fertleri A, B, C gibi kökenden gelen bir toplum için de yalnızca A kökenli bir toplum diyemezsiniz. Parçalardan bütüne ulaşılır. Parçalar, bütünde yer alır.
Fertlerinin %80’i kitap okumayan bir toplum için, “bu toplum kitap okumayı seven bir toplumdur” diyemeyiz. Ya da fertlerinin % 90’ı edebiyat seven bir toplum içim, “bu toplum şiir sevmez, bu toplum roman okumayı sevmez” diyemeyiz.
Kısacası söylemek istediğim şudur: “Fertler ve Toplum, biri parça, diğeri bütündür. Birbirlerinden ayrılamaz.”
Bunları niye anlattım? Şundan dolayı anlattım.
Toplum olarak fertlerimizle ilgileniyor muyuz? Fertlerden müteşekkil toplumlar diyoruz, parça diyoruz, bütün diyoruz da, bu ikisinin arasındaki bağı ve neredeyse kopmaz bir halat şeklindeki irtibatı görüyoruz da, “o toplumdaki bir ferdin suçunu yalnızca neden o ferde yüklüyoruz?”
Toplumun hiç mi suçu yok?
Olmaz olur mu? Bence en büyük suç toplumda.
“Gemisini kurtaran kaptan, bana dokunmayan yılan bin yaşasın, elle gelen düğün bayram, gözlerimi kaparım, işimi yaparım, kıl beşi, kurtar başı, her koyun kendi bacağından asılır” ve daha bunlar gibi nice sözlerde bireysellik, bencillik ya da toplumsal sorumsuzluk aşılanmaktadır. Kişileri bir toplum içerisinde yaşadığını ve o toplumun bir gemi olup da aynı denizde ve aynın istikamette yol aldığını unutturan her ata sözü, görünüşte ata sözü olsa da hata sözüdür.
Bir toplumdabencillik, vurdumduymazdık, bireysellik hâkim ise, o toplumda yetişen bir ferdin yapmış olduğu her hata, her kusurdan o toplumun tüm fertleri de sorumludur.
Bireysellik, bencillik ve vurdumduymazlık içerisindeki toplumlar aynen bir bataklık gibidir. Bataklık nasıl ki sivrisinek üretirse, bireysellik, bencillik ve vurdumduymazlıkiçeirisndekibr toplum da suçlu üretir.
Ben Sevgili Peygamber Efendimizin u Hadis-i Şerif’ini bu noktada dikkatlerinize sunuyorum: “Her çocuk İslam fıtratı üzerine tertemiz doğar, Annesi ve Babası Hristiyan, Yahudi ya da Mecusi yapar. Annesi ve Babası Müslüman ise çocuk da Müslüman olur.”
Bu Hadis-i Şerif’ten yola çıkarak sesleniyorum: “Her fert, o toplumda tertemiz, güzel bir fıtrat ile hayatına başlar. O tertemiz, güzel fıtratı Annesi, Babası, çevresi ve bir bütün olarak toplum bozar ya da kötüye çevirir. Eğer Anne, Baba, toplum, çevre, okul ve Devlet üzerine düşeni yapar ve o fert için gerekli terbiye ve yetiştirmeyi sağlarsa, o çocuk o temiz ve güzel fıtratını ölene kadar devam ettirir.
Bu durumda yazı başlığındaki söz aynen geçerlidir: “Her suçlu fert için o topluma da bir ceza vermek gerekir.”
Çok mu konuştum. Başınızı mı ağrıttım, bilmiyorum.
Tek bildiğim, “toplum masum değil.”
Ve yazımın başında belirttiğim “fertlerden topluma, parçadan bütüne gidilir” formülüyle hareket etmeye devam ediyorum ve diyorum ki, “bir toplumun fertleri tahammülkâr, tebessümlü ve tefekkür ile hemhal iseler, o toplum, huzurlu bir toplumdur.”
Bunun aksi sözkonusu ise, yani o toplumda fertler %50’den fazla olarak, sabırsız, sert, kaba-saba insanlardan müteşekkil, asık suratlı ve gergin insanlardan oluşmuş ve fikir ve tefekkürden uzak, ilim ve irfan sahibi olmayan insanlardan meydana gelmiş ise o toplum için huzurlu bir toplum tanımlaması yapmamız mümkün değildir.
Günümüz dünyasında her ferde, her kişiye, her insana kesinlikle ve kesinlikle bu 3 T’ye sahip olacak tarzda yetiştirmeliyiz.
3 T’nin ne olduğunu anladınız sanırım: 3 T: Tahammül, Tebessüm, Tefekkür.
Eğer bu 3 T’yi aileden, okuldan ve Devletten almayan bir fert, inanın o toplum için büyük bir problem olur.
Sabırsız, kaba-saba bir insan etrafında bir beladır. Asık suratlı, gergin bir insan çevresinde bir beladır. Düşünmeyen, akletmeyen ve ilim ve irfandan uzak bir insan bulunduğu ortamda bir beladır.
Toplumbilimciler, sosyologlar ve bilumum bilim adamları eğer bir toplumu ıslah etmek ve huzurlu bir toplum inşa etmek istiyorlarsa, toptancı bir bakış açısıyla hareket etmemelidir. Tek bir fertten başlayıp da ıslah hareketlerine girişmelidir.
Ve kimse de toplumdaki fertlere, temel soruna inmeden ve onların nasıl bir yerden geldiğini bilmeden kızmamalı ve aniden tepki göstermemelidir.
Temel sorun, fertlerimizi 3 T noktasında doğru ve muntazam bir şekilde yetiştirebiliyor muyuz? Yoksa “saldım çayıra, Mevlam kayıra” ilgisizliği içinde miyiz?
Benim gözlemimi söyleyeyim: “Aile, okul, Devlet ve Toplum, hepsi de kendi çerçevesi içerisinde fertlerinin (Devlet için söylemek gerekirse vatandaşlarının) doğru ve muntazam bir şekilde yetiştirilmesinden sorumludur.
Bu hususta hakikati ifade eden söz şöyledir: “Her suçludan topluma da ayrı bir ceza yazmak gerekir.”
Evet, yine aynı sonuca geldik.
“Toplum masum değil. Parçadan bütüne ulaşılır.”
Ahmet SANDAL