HİZMETLER YERİNDEN Mİ MERKEZDEN Mİ GÖRÜLSÜN?

Konu benim şahsi konum değildi. Konu keyif için bir ziyaret değildi. Konu bir kamu kurumunda ve üst düzey bir yetkili ile görüşüp taşradan gelen bir meslek odası başkanının İli için hazırladığı sorunlar listesini ve çözüm beklentilerini bir yüksek makama iletmekti.

HASBİ VE HARBİ OLMAK

HİZMETLER YERİNDEN Mİ MERKEZDEN Mİ GÖRÜLSÜN?
Geçen gün, bir sosyal medya platformunda bir paylaşımda bulundum ve hizmetlerin yerelden (yerinden) görülmesi gerektiğine dair bir mesaj paylaştım.
Tabi o mesajın evveli de var. Niye o mesajı paylaştım?

Bir makam kapısında bekle bekle ve tam makam sahibi ile görüşecekken reddedildik ve görüşemedik.
Konu benim şahsi konum değildi. Konu keyif için bir ziyaret değildi. Konu bir kamu kurumunda ve üst düzey bir yetkili ile görüşüp taşradan gelen bir meslek odası başkanının İli için hazırladığı sorunlar listesini ve çözüm beklentilerini bir yüksek makama iletmekti.

Kapıdan çevrildik. Görüşemedik. O andaki yaşadığımız ruh haleti ile aynen şunları yazdım ve sosyal medyada paylaştım:
“Yerelden hizmet çözümü ne zaman? Vatandaşı Ankara’da bürokrat kapılarında bekletmekten gizli zevk mi alıyorsunuz?”
Evet, tavrımın ve mesajımın nedenini açıkladım. Yaşanan bir reddedilişi ve Ankara’da bir makamın kapısından döndürülüşü mesaja dökmekti maksadımız.
Tabi, bundan önce de nice nice boş yere Ankara’da makam kapılarında ve bürokratların masalarında dertlerini anlatan, Ülkemizin taşrasından gelen nice nice kişilere, sorunlarına Ankara’da çözüm arayan nice nice vatandaşa şahit olduğum için o şekilde bir mesajı paylaştım.

Çünkü dertliyim. Dert söyletir. Dert inletir. Zaten bu yazı da bir derdin ve büyük bir sorunun yansımasıdır.
Yine soruyorum: “Yerelden yani taşradan ve hizmetin görüldüğü ilk yerden sorunların çözümü ne zaman? Vatandaşı Ankara’ya getirmekten ne zaman vazgeçeceğiz?”
Yıllarımı kamuda etkili kurumsal yapı kurulması için araştırmaya ve bu hususta görüş ve fikirlerini yazı halinde sunmaya vermiş bir kardeşiniz olarak böyle bir mesaj paylaştım. Ve bıkmadan ve yılmadan mesaj paylaşacağım ve bu hususta yazı yazacağım.

Ülkemizin ileri ve müreffeh bir Ülke haline gelmesinin yolu, hizmetlerin, kamu hizmetlerinin merkezden değil yerelden (yerinden) görülmesidir.
Gerçi bu fikirde olmayanlar da var. Sosyal medyada “yerelden ve yerinden hizmetler ne zaman? Ankara’ya vatandaşı getirmekten ne zaman vazgeçeceğiz” mealli bir paylaşım yaptım dedim ya.

Bu paylaşım büyük oranda destek görse de, destek vermeyenler de oldu.
Birkaç arkadaş sosyal medyadaki o mesajımın altına şöyle yorumlar ve değerlendirmeler yazdılar: “Yerel yönetimler, belediyeler sanki çok mu iyi? Yerel yönetimlerdeki lakaytlık ve ilgisizlik, çözümsüzlük Ankara’dan beter. Bırakın tüm işler ve bütün hizmetler merkezden görülsün.”
Evet, bu şekilde düşünen vatandaşlarımız az değil.

Gerçekten de düşündüğümüzde belediyelerde ve yerel yönetimlerde de hizmetlerin etkinliği ve vatandaş memnuniyeti çok da yüksek değil. Belediyeler ve yerel yönetimlerde de hizmetler büyük ekseriyetle hantal ve yavaş.

Bu da açık bir gerçek. Buna rağmen yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve hizmetlerin yerinden yönetilmesini savunuyorum.
Yerel yönetimlerde de hizmet sunumunda sorunların ve hatta usulsüzlüklerin olduğunu biliyorum. Merkezden hizmetlerin sunumunda sorunlar ve usulsüzlükler var.
Bu iki gerçeğin çözümünde ilk hareket elbette insanlarımızı iyi, dürüst ve vatandaş odaklı çalışma yapacak şekilde yetiştirmektir.

Kısacası önce insanlarımızı eğiteceğiz ve ardından da hizmetlerin yerelden, yerinden sağlanması için çalışacağız.
Yani bu haliyle hizmetlerin sunumunda yerel yönetimlere ağırlık vermek, belki çok da anlamlı değildir. Bu nokta itibariyle “belediyeler sanki çok mu etkili iş yapıyorlar, yerel yönetimlerdeki keyfilik Ankara’dan beter. Bırakın tüm işler ve bütün hizmetler Ankara’dan görülsün” diyenler çok da haksız değil.

Esasında benim bu yazımın başlığı “hizmetler merkezden değil, yerelden görülsün” şeklindeydi. İşte bu tür yakınmalar gündeme gelince, yazımın başlığını değiştirdim ve “Hizmetler Yerinden mi Merkezden mi Görülsün?” şeklinde belirledim.

Çünkü yerelden de (yani yerinden yönetim kuruluşlarının yöneticilerinden de) memnuniyetsizlik var. (Tabi çalışkan ve halkın dertlerine çözüm olan saygıdeğer yerel yönetim kuruluşları yöneticileri ve görevlileri bu sözümden alınmasınlar. Onlar baştacıdır. Sözüm onlara değil)

Tekrar soruyorum. “Hizmetler yerinden mi, merkezden mi görülsün?” Yerelden hizmet görümünde sorunlar olsa da, şu görüşüm hâlâ geçerlidir. Tüm zorluklara ve tüm sorunlara rağmen, hizmetler yerinden yönetim kuruluşlarınca ve yerelden görülsün.

Ve insanlarımız Ankara’ya bu kadar fazla gelerek zahmet etmesinler. İşler sürüncemede kalmasın ve hızlı bir şekilde halledilsin. Böyle olursa bu Ülkemizin gelişmesi ve müreffeh bir noktaya gelmesi için çok önemli bir gelişme olur.
Şunu net olarak belirteyim. “Tüm gelişmiş Ülkelerde gelişmenin anahtarı yerelleşmede ve hizmetlerin yerinden yönetilmesindendir.”
İşte bunun için hizmetlerin yerelleşmesini ve işlerin yerinden görülmesini savunuyorum.

Belediyelerde ve yerelde işler çok mu iyi değilmiş, oralarda da sorunlar mı varmış. Evet, bu itirazlar doğrudur. Bu şekildeki itirazları gündeme getirenler haklıdır. Bunun için yerelleşmeden ve yerinden yönetşmden vazgeçilmez.
Peki ne yapılır?
İnsanlarımızı “vatandaş odaklı” düşünen, empati ve sempati içinde davranan, ahlak sahibi, vicdanına göre hareket eden, doğru, dürüst ve etkili çalışma yapmayı en önemli hedef gören vatandaşlar olarak yetiştirmeliyiz.

Biz yönetimde ağırlığın ve hizmetlerin görülmesinin yerinden ve yerelden olmasını savunurken ve bunu önerirken şu önemli hususun da farkındayız. Ülkemizde tarihsel ve jeopolitik durum itibariyle “merkezden yönetim” bir gerçektir.

Bu gerçeği bir veri olarak görüp Ülkemizin idari altyapısını güçlendirerek ve kendine özgü şartları da gözönüne alarak bir yönetim sistemi inşa etmeli, ancak merkezin yetkilerini peyderpey yerele ve yerinden yönetime devretmeliyiz.

Milli savunma, adalet, dış politika, maliye, güvenlik ve iç işleri gibi mutlaka merkezden görülmesi gereken görevler dışındaki tüm görevler yerele ve yerinden yönetim kuruluşlarına aktarılmalıdır.

Hem de gecikmeksizin bu sağlanmalıdır ki, Ülkemizin gelişmiş, ileri ve müreffeh bir Ülke olmasının en önde gelen şartı budur.
Son söz: “İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın.”

Vesselam.

Ahmet SANDAL

 

Exit mobile version