İNSANLIĞIN İKİ DEĞERİ: IRZ VE ARZ
Arz ve ırz, Dünya’da insanlığın var olduğu günden beri değer taşır. Ve bu ikisi, insanlık için çok değerlidir. Ve bu iki değer, aynı zamanda Dünya için de dengedir.
Irz giderse, arz da gider. Şu gerçeği en başta belirteyim. “Arz, insan olmadan önce de vardı. Irz, insanlıkla birlikte var.” Dünya elbette insan olmadan önce de vardı. Hayvanlar da insanlardan önce vardı. Dünya’da, insanlık olmadan önce arz olsa da, ırz insanla birlikte vardır. Hayvanlarda ırz aranmaz. “Dünya’da ırzı çekip alırsanız, arz da kalmaz.” Sanmayın ki Dünya’da zelzele, sel, volkan patlaması, kıtlık, kuraklık, bereketsizlik ve çeşit çeşit arz hadiseleri boşa oluyor. Elbette boşa olmuyor.
Kuran-ı Kerim’de belirtilen ve sonraki nesillere ibret olsun diye bildirilen, kavimlerin helak edilmesi, azgın, sapkın toplumların deprem, sel, tufan, volkan patlaması, bereketsizlik, kuraklık ve arzdan kaynaklanan çeşitli nedenlerle kavimlere bela be kıtlık indirilmesi, hep ırzın korunmamasındandır. Sapıklıklar artıkça arzda huzur kalmaz ve arz o sapıklıklara tahammül edemez ve insanlığın üzerine bela yağar. Bu ilahi bir cezalandırmadır.
Arz Allah’ın elindedir. Allah arzı, istediği gibi yönetir. Biz iyi olursak arz da iyi olur. Biz kötü olursak arzda, bize fayda yerine zarar hasıl olur.
Sevgili Peygamber Efendimiz (asm) “ahir zamanda bina çoğaldığında, zina da çoğalacak” diyerek bir tehlikeye işaret etmiştir. O tehlike maalesef, an be an yaşanıyor ve belki bazı binalar, belki de çokça binalar, zina haneleri haline geldi.
Bu yönüyle de binalardan nefret ediyorum. Bir de tabiatı tahrip ettikleri için de binalardan nefret ediyorum. Sırf ben değil, arzın kendisi de bu binalardan nefret ediyor. Arz, artık bu binalardan, bu gökdelenlerden, bu beton yığınlarından bıktı ve adeta “illallah” eder vaziyete geldi.
Vallahi, nerede beton fabrikası, beton dökmek için yola çıkmış beton mikserlerini görsem nefret ediyorum. “Çünkü” diyorum, “arz, toprak, yine bir çirkinlikle kaplanacak.” “Allah’ın yarattığı arz, mahvedilecek, ağaçlar yok edilecek, ormanlar tahrip edilecek” diye düşünüp “betondan” nefret ediyorum.
Bu noktada Rum Suresi 41 ayeti dikkatlerinize sunuyorum: “Allah’ın buyruklarını umursamaz hale gelen şu insanların, kendi elleriyle yapıp ettikleri sonucunda, karada ve denizde bozulma başladı. Bu şekilde Allah belki doğru yola dönerler diye, yaptıklarının bazı kötü sonuçlarını onlara tattıracaktır.”
Yüce Rabbimiz (cc) açıkça beyan ediyor ve ikaz ediyor. İnsanlar arzı korumazsa felaket olur. Dünya’daki karada ve denizde meydana gelen tüm çevre sorunlarının nedeni insandır. İnsanın aç gözlülüğü, insanın kanaatsizliği ve insanın madde için, para için doğayı tahrip etmesinin sonucunda çevre sorunları meydana gelmektedir.
Konumuzun bu yönünü tefekkür ettiğimiz gibi, yani çevre koruma açısından arza sahip çıkmayı düşündüğümüz gibi, ondan daha fazla bir şekilde “arz ile ırz arasındaki yakın bağlantıyı da tefekkür etmeliyiz.” Ve o tefekkürde, arzın korunmamasına sebep olarak ırzın korunmamasını görmeliyiz.
Neticede hem ırzı, hem de arzı koruma noktasına geliyoruz. Ve şu hakikat açık ve net olarak yüreğimizde, zihnimizde belirmelidir. “Irzı korumazsak, arzı korumazsak bize bu Dünya’da asla huzur olmaz.”
Irz korunursa, arz da korunur. Sen ırzı korursan, ahlaklı, namuslu ve İslam’a uygun bir şekilde yaşarsan, arz da korunmuş olur. “Allah insana neden musibet versin ki!” Arzdan gelen musibetlerin nedeni ırzın korunmamasıdır.
”Kula bela gelmez Hak yazmadıkça. Hak bela yazmaz kul azmadıkça.”
Durum, bu veciz sözde ifade edildiği gibidir.
Çok söze gerek yok. Ben arz ve ırz arasındaki bağlantıyı ve her ikisinin de önem taşıdığını beyan ettim. Hem arz, hem de ırz çok kıymetlidir. Kıymetini bilmek ve her ikisini de korumak gerek. Eğer arzı ve ırzı korumazsanız, tüm felaketlere hazır olun.
İnsanoğlu bu Dünya’yı ebedi bir yurt sanmasın. Maazallah burayı tek yurt ve ebedi yırt sandığında, bu kıyamettir. Çünkü burayı tek yurt ve tek barınma yeri sanan insan, azgınlaşır.
Ahireti göz ardı eden Dünya’da ne durdurur? Hiçbir şey durdurmaz. “Çünkü ne varsa bu Dünya diyen bir insan, insanlıktan çıkar.”
Ben insanlara, bu Dünya’yı fani ve geçici olduğunu bilmelerini her daim hatırlatıyorum..
Ey insan söz dinle! Ey insan nefsini dinleme. Gel aşağıdaki sözlerime kulak ver. İlaç gibidir bu şiirim.
İLAÇ GİBİ
Geldim bu Dünya’ya, neler gördüm.
Neyi hayra, neyi şerre yordum?
Bu fani alemi izleyip durdum.
Sonu bir avuç toprakla taş ha!
Dünya bir yol, sonunda var ölüm.
Kimine Cennet gibi dost, yâr ölüm.
Kimine de berbat ve dar ölüm.
Ölmeden önce, kulağını aç ha!
Kötü söze kulak kapa, duyma.
Uzaklaş da git, kötüye uyma.
Onları adam yerine koyma.
İtle dalaşma, çalıyı dolaş ha!
Aklını kullan sabret, yen hırsını.
Pişman olup da çekme yasını.
Faydasız konuşanlara dön sırtını.
Boş insanlardan uzaklaş, kaç ha!
Namertlere eyleme hiç minnet.
Çalış çabala yeri göğü inlet.
Karşına çıkarsa cimri, muhannet.
El açma, kendine bir yol aç ha!
Ah, ah, içimde birikir ahuzarım.
Bu halimle dertli ve bizarım.
Böyle kendi kendime yazarım.
Gel dinle sözlerimi ilaç ha!
Gel dinle sözlerimi ilaç ha!
Vesselam.
Ahmet Sandal