Kahramanmaraş’ta Hüsn-ü Hat Sanatı yaşatılmaya devam ediyor

Kahramanmaraş’ta Hüsn-ü Hat Sanatı kaldığı yerden devam ediyor Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) İlahiyat Fakültesi öğretim görevlisi hattat Arif Yücel, Hat sanatına kaldığı yerden devam ediyor. Depremin merkez üssü Kahramanmaraş’ta sanat merkezi kullanılamaz hale gelen Arif Yücel, hat sanatını İlahiyat Fakültesi’ndeki odasında devam ettiriyor. Kahramanmaraş’ta ve Türkiye’nin birçok ilinde camilerin, tarihi yapıların duvar yazmasının mimarı […]

IMG 20230415 WA0018

Kahramanmaraş’ta Hüsn-ü Hat Sanatı kaldığı yerden devam ediyor
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) İlahiyat Fakültesi öğretim görevlisi hattat Arif Yücel, Hat sanatına kaldığı yerden devam ediyor.
Depremin merkez üssü Kahramanmaraş’ta sanat merkezi kullanılamaz hale gelen Arif Yücel, hat sanatını İlahiyat Fakültesi’ndeki odasında devam ettiriyor.
Kahramanmaraş’ta ve Türkiye’nin birçok ilinde camilerin, tarihi yapıların duvar yazmasının mimarı olan hattat Arif Yücel, bugüne kadar binlerce esere imza attı.
Ancak duvarlarını Hüsn-ü Hat sanatıyla süslediği camilerin bir kısmının depremde çökmesi, ustayı duygulandırdı.
Akademisyen hattatın en büyük sevinciyse, Türkiye’nin 4. büyük camisi olan Abdülhamid Han Camiinin dimdik ayakta kalması oldu. Depremlerde kayınvalidesi ile kayınpederini kaybetti, yine de sanatını icra etmekten vaz geçmedi. Yüzlerce hattat yetiştiren hocanın öğrencilerinden bir tanesi, yıkılan bir cami kubbesinde yer alan yazı parçasını Arif Hocaya hatıra olarak getirdi.
Şehrin ayağa kaldırılması ve normale dönmesi için, Maraş’ta çok kullanılan “yiğit düştüğü yerden kalkar” diyerek, akademisyen hoca da vira Bismillah dedi ve işine sarıldı.
Geleneksel İslam sanatlarından hat sanatını yaşatmaya, gelecek kuşaklara aktarmaya gayret eden 57 yaşındaki Arif Yücel, duvarlara asılan levhalarda, cami, türbe gibi dini yapılardaki kuşak ve kubbe yazılarında, daha ziyade uzaktan okunabilen, celi sanatını tercih edildiğini söyledi.
KSÜ Öğretim Görevlisi Doç. Dr Arif Yücel, “6 Şubat bir gece yarısı farklı bir dünyaya uyandık. Bu dünya aydınlıktan karanlığa geçiş, büyük bir felaketti bizim için. Tabi ki olayın ilk şokuyla yakınlarımıza gittik. Yakınlarımızdan kayıplar oldu. Onlara karşı görevimizi yaptıktan sonra tabi bu süreçte enkazların altındaki süreci, dramların hepsini yaşadık. Velhasıl böyle bir felaketi Cenabı Hak bir daha ülkemize, hiçbir insanlığa göstermesin. Tabi hayat devam ediyordu bir şekilde. Maraş’ta bir tabir var. Yiğit düştüğü yerden kalkar bilinciyle tekrar hayata sarılmaya başladık. Tabi deprem anından sonra buradaki görevlerimizi tamamladıktan sonra bir müddet il dışına gitmek durumunda kaldık. Çünkü evlerde kalmak mümkün değildi. Tabi bütün esnaflarda olduğu gibi bizim alanımızda sanatçılar da , sanatkarlar da bu depremden çok olumsuz etkilendiler. İşte ofislerimiz, kağıtlarımız, kalemlerimiz, levhalarımız hep oralarda mahsur kaldı. Yer yer yıkıldı o ofisler. Tabi dışarıdaki sanatkar dostlarımız, hocalarımız hepsi arayıp kağıt, kalem gönderdiler. Mürekkep gönderdiler. Dediler ki, bunlarla bulunduğun yerde yaz dediler. Bizim için mekan önemli değil. Hattatlar her yerde kalemleri, kağıtları, mürekkepleri yanında olurlar. Ve oralarda sanatlarını icra ederler. Bunun yanı sıra bazı sanatkar dostlarımız, bazı sanat evleri müzayedeler yaparak, eserler toplayarak onları değerlendirip onların gelirlerini deprem bölgelerine göndererek çok büyük katkılar sağladılar. Bu vesileyle herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Allah razı olsun diyorum. Tabi ki öğrencilerimizle uzak kaldık . üniversitedeki öğrencilerimizle online devam ediyoruz. Bazen özel kabiliyetli öğrencilerimiz hat derslerine kayıtsız devam ediyorlar. Onlarla diyaloglarımız kesmedik. İl dışında olduğumuz zamanlarda onlar meşkettiler, yazılarını gönderdiler. Sanatkarlar tabi ki ruhlarındakini sanatına yansıtırlar. Yani iç dünyalarındaki duyguları bir şekilde sanatlarıyla topluma yansıtırlar. Biz o yansıttığımız duyguları bazen eserlerde camilerde, işte levhalarda görürüz. Bilhassa çok cami yazmıştım. Onlardan zarar görenler oldu. Kısmen yazıların bir kısmı dökülen yerler oldu. Tabi ki Abdülhamid Han camimizde çok büyük hasar yok, hamd olsun.
Bazı dostlarımız göçük altındaki yazıları bana göndererek, işte hocam göçük altından bu çıktı diyerek ayrı bir tablo oluşturuldu. Hüzünlendik, duygulandık, tabi bu süreç devam ediyor. ama biz de işlerimize yeniden başladık. Şehrimize geldik, her ışığın yanması yeni bir umuttu bizim için. Evlerde bir ışık gördüğümüz zaman, ah komşumuz gelmiş, onlar da taşınmışlar deyip ışıkları yakarak gönlümüzü aydınlatmaya gayret ediyoruz. Şehrimizde böyle bir güzellik oluşmaya başladı. İnşallah devamı gelecektir. Yazıyoruz, yazmaya devam ediyoruz. Çünkü yazdıkça huzur buluyoruz. O bizim için bir nefes bir can oluyor. Hatta şairler, ozanlar bazen hüzünlü zamanlarında en güzel türkülerini söylerler. Bizim için sanatkarlar da bazen hüzünlü oldukları zaman o duygularını sanatlarına yansıtırlar, biz de eliflere vavlara yansıtıyoruz. Onlarla muhabbet ediyoruz, onlar derdimize çare oluyor. Biz onlara derdimizi anlatıyoruz. Böyle hamd olsun hayat devam edip gidiyor” değerlendirmesinde bulundu.

Exit mobile version