Artık teknoloji gelişti, dijital çağdayız ve pratik olarak birçok şeyi oturduğumuz yerde, evimizde bilgisayar başında hallediyor ve kamuya ya da özel sektöre başvurumuzu internetten gerçekleştiriyoruz. Ne güzel ve ne mutlu bir durum bu. Dijital teknolojiyi insanların hayatlarını kolaylaştırmak için sunanlara ve bu hususta çalışma yapanlara yürekten teşekkür ediyorum.
Bu yazıda bu teşekkürümle birlikte bir de teessüfüm olacaktır.
Teessüf ediyor ve hayıflanıyorum ki, kamu yönetiminde de bazı üst makamlara (bakanlara, bakan yardımcılarına, kurum başkanlarına, büyükşehir belediye başkanlarına, normal belediye başkanlarına, genel müdürlere ve benzeri görevde bulunanlara) ulaşılamıyor.
Evet, bu Ülkede ulaşılmazlık sorunu vardır.
Her ne kadar, bu sözüme karşı şöyle bir itirazda bulunabilir. “Vatandaşlar Devletin tüm yetkililerine ve siyasetteki tüm makamlarda olanlara kolayca ulaşabiliyor.” Evet, bu bazı görevler ve bazı makamlar için geçerli olabilir. Mesela, “bir bakana, bir büyükşehir belediye başkanına bazen insanlar kolayca ulaşabilir.” Elbette bu durum mümkündür. Bir itirazım yoktur. Bazen olur öyle şeyler.
Ancak şunlar da birer gerçektir. Hem bakanlar ve hem de büyükşehir belediye başkanları öyle yoğun iş temposu ve o kadar fazla görevler yüklenmişlerdir ki, bu iki makamda bulunanlarla görüşmek fiilen mümkün olamıyor. Yani bu makamlarda bulunanlara bu iş yoğunluğu ve bu kadar iş-güç arasında söylenecek bir söz de yoktu. Bakanlar ve büyükşehir belediye başkanları iş yoğunluğu ve görev fazlalığı altında adeta ezilmektedirler. Böyle bir ahvalde her isteyen, her vatandaş bu makamdakilerle nasıl görüşecek ve nasıl onlara ulaşacaktır? Bu durum elbette fiilen çok zordur.
İkincisi de, bu makamların işlerini ve randevularını yönetenler bazen “kraldan daha çok kralcı” oluyor ki, bu durumda da bakanlarla, büyükşehir belediye başkanları ile vatandaşların görüşmesi mümkün olamayacaktır. Kraldan daha çok kralcı derken de kastım şudur. Özel kalem müdürleri bakanları ve büyükşehir belediye başkanlarını vatandaştan adeta kaçırmaktadır. Görüşmesine engel olmaktadır. Bunu ifade babında da “özel kalem müdürü mü, özel kale müdürü mü?” diye soruyorum.
Tabi örnekleri bakanlar ve büyükşehir belediye başkanları çerçevesinde açıkladım. Esasında birçok siyasi ve bürokrasi makamında bu belirttiğim hususlar az ya da çok geçerlidir.
Evet, bürokraside yani Devlet makamlarında ulaşılmazlık yani vatandaşların yöneticiler ve görevlilere ulaşamaması çok büyük bir sorundur.
Evet, üst yöneticilere ulaşılma sorunu var.
Sırf üst yöneticilere değil esasında genelde vatandaşlar ile görevliler arasında “bir ulaşılmazlık ve görüşememe sorunu” vardır. Devlet makamlarında bulunan bazı zavallılar, “ya burnundan kıl aldırmayacak derecede kibir ve büyüklük taslıyorlar” ya da kendisini vatandaşın işleriyle ilgilenmekten azade yani ilgisiz görüyorlar. Her ikisi de yanlıştır.
Kimdir bu zavallılar? Evet, bu zevat kimi zaman Bakan Yardımcısıdır, kimi zaman Genel Müdürdür, kimi zaman Genel Müdür Yardımcısıdır, kimi zaman Belediye Başkanıdır, kimi zaman Belediye Başkan Yardımcısıdır. Bu zavallılar, kimi zaman da, bir Devlet kurumunda Daire Başkanı’dır, Şube Müdürüdür, Şeftir, hatta daha da ilginci bir memurdur.
Birinci kısımda yer alanlar ile ikinci kısımda yer alanlar arasında esaslı bir fark vardır.
Birinci kısımda yer alan zevata, zaten yüksek makamlarından dolayı ulaşılmakta güçlük çekiliyor. Bunların makamları, adeta insanların çekindiği, korktuğu ve yanlarına giderken binbir çile çektiği, adeta etten, duvardan, demirden örülmüş onlarca barikatların aşıldığı yerlerdir. Etten duvar dediğimizde, korumalar, sekreterler, özel kalem müdürleri vb gibi barikatlar anlaşılmalıdır.
Evet, bu saydıklarım sanki vatandaş ile yöneticiler arasında bir barikat gibidirler. Bir de işin ilginci, bazen bir sekreter, makam sahibini o kadar çok ulaşılmaz hâle getiriyor ki, “kraldan çok kralcı mı” dersiniz, “işgüzar, çok bilmiş mi” dersiniz, ne derseniz deyin.
Bu sekreter ve özel kalem tipleri o kadar çok, barikatçı ve kale duvarı gibidir ki, “sanki papağan” gibi, tek bildiği sözler, “hayır, yerinde yok, çok yoğun, görüşemezsiniz” ve benzeri sözlerle moral bozuyorlar. Hatta bazen o kadar seviyesiz ve o kadar terbiyesiz oluyorlar ki, sert bir ses tonuyla “niye geldiniz?” diye soruyorlar. Bir de “ne işiniz var burada” der gibi “dudak bükerek” bakıyorlar.
Mesela, 10 sene önce yaşadığım bir olayı anlatayım.
Arkadaşımız da olan bir Müsteşar Yardımcısına ziyarete gittik. Tabi kibarlık olsun diye direk arkadaşımızı telefonla aramadık ve sekreter hanımın odasına girerek randevu istediğimizi söyledik. Sekreter Hanım, “şu anda odasında değil, bekleyin size şu günde randevu vereyim” dedi. Sekreterin sözün keserek, “durun, randevuyu sizden değil, Müsteşar Yardımcısından istiyorum” dedim. O sekretere, “siz görüşme talebimizi Sayın Müsteşar Yardımcısına iletin, o ne zaman uygun görürde biz geliriz” diye de ilave ettim. Maalesef, bunun gibi birçok örnek var.
Bunun yanında, kamu bürokrasisinde, sekreterler, özel kalem müdürleri adeta yalan makinesi oldular. “Yerinde değil, toplantıda, sizi arayacağız, size döneceğiz” ve benzeri şekildeki yalan sözler artık ayyuka çıkıyor.” Bunları yakinen müşahede ediyor ve üzülüyoruz.
Şimdi diyeceksiniz ki, işte son zamanlarda, kamu yöneticilerine ya da kamu kurumlarına “beyaz masa, CİMER, ALO ile başlayan çeşitli telefon numaralarıyla” daha pratik ulaşmak mümkün oldu. Mesela, ALO 182 ile hastanelere doğrudan randevu alınıyor. CİMER ile her türlü şikâyetler her Devlet kurumuna doğrudan ulaştırılıyor. Evet bunlar doğru ve güzel ve pratik yöntemlerdir. Ancak bunlar, çok mekanik ve çok yetersiz kalıyor. Hatta çoğu zaman verilen cevaplar da formaliteden öteye bir mana ifade etmiyor.
Tam 10 sene önce yaşadığım bir anıyı da anlatarak yazımı sonlandırayım. Sene 2012. Çalıştığım Bakanlıktan başka bir Bakanlığa mecburen gönderildiğim için ikamet ettiğim lojmanı tahliye etmem için şahsıma hemen yazı yazıldı. “Lojmanlar iki yıl içerisinde zaten yıkılacak, bari biraz daha burada ikamet edeyim, çocuğumun okulu dolayısıyla biraz daha bu lojmanda kalmam gerekiyor” diye bizzat Bakana dilekçe yazdım. Ancak, gönderdiğim dilekçe Bakana asla ulaştırılmadı ve Destek Hizmetleri Dairesi Başkanı cevaben kendisi yazı yazarak şahsıma “lojmanı boşaltın da, boşaltın, isterse iki yıl o lojman boş kalsın” denildi. Lojmanı tahliye ettik. Bürokratlar muradına erdiler. Biz de o zamanki Bakana ulaşamamıştık.
Evet, üst makamlara ulaşamama sorunu elbette büyük bir sorundur.
Sırf benim başıma gelmemiştir. Birçok kişinin bu dertten mustarip olduğunu düşünüyorum
Şu hususu da hassaten belirtmek istiyorum. Bu yazıda ifade ettiğim sözlerimden, vatandaşla hemhal olan ve dertleriyle birebir ilgilenen kamu yetkilileri ve görevlileri lütfen alınmasın. Sözüm onlara yönelik değildir. Kim ki vatandaşın derdi ve sorunuyla birebir ilgilenir, Allah onlardan razı olsun. Vesselam.
Not: Üst makamlara ulaşama sorununun çözümü “yetki devridir” ki, bu hususta ayrıca bir yazı yazacağım.
Ahmet SANDAL