Geçen gün Rahman Suresinde çok kere tekrarlanan “şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz” ayet-i kerimesi üzerinde tefekkür eyledim. Bu ayet-i kerimenin Kuran’daki orijinal hali şu şekildedir: “Febieyyi ala-i rabbikumatukezziban.”
Evet, Yüce Rabbim Kur’an-ı Kerim’de bize sunduğu nimetlerin kadrini kıymetini bilmeyi, şükür içinde olmayı öğütlediği gibi, özellikle Rahman Suresinde tam 31 kere, “şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz” diye sesleniyor. Rahman Suresi toplam 78 ayettir. Ve bu Surenin neredeyse yarısında aynı sesleniş ve aynı hitap duyulmaktadır. “Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz.”
Acaba, bu sık tekrardaki hikmet nedir? Yüce Rabbim (cc) neden bu kadar sık ve bu kadar net bir şekilde insanlara seslenerek, bu kadar nimet varken, sonsuz sayıda varlık varken, “neden nimetleri yalanlarsınız” diyerek Bizleri ikaz ediyor?
Esasında çok ciddi bir ikaz bu.Çünkü, nimetlere karşı ilgisizlik ve nankörlük maazallah, insanı şeytanlaşmaya kadar götürür.Nimetleri yalanlamak derken de, elbette kasıt şudur: “Nimetleri hafife almak, nimetlerin asıl sahibine şükretmemek, nimetleri verenlere karşı nankörlük içinde bulunmak.”
İşte asıl olarak dikkat çekilen noktalar bunlardır.Nankörlük, çok kötü, çok sevimsiz bir özellik.
Allah kimseyi nankörlerden eylemesin.
Bir insanda nankörlük varsa, bütün huyların en kötüsünü üzerinde bulundurmaktadır. İşte bu nedenden dolayı Yüce Rabbimiz (cc), Kur’an-ı Kerim’de bir kez ikaz etmekle kalmıyor, çok çok tekrarla ikaz ediyor. “Belki akıllanırız, belki kendimize geliriz” diye.
Gerçekten de nankörlük çok çok kötü ve kaçınılması gereken bir davranıştır.Allah (cc) ve her insan, nankör kulları sevmez. Ben iddia ediyorum ki, nankör kulları seven bir başka kul bulunsun. Nankörler dahi, bir başkası kendisine nankörlük ettiğinde, o hareketten dolayı karşısındakinden nefret eder, nankörleri sevmez. Çünkü, nankörlük bir inkardır. Öyle bir inkar ki, yok saymaktır.
Şimdi, bir insan bir insana hakaret edebilir, kavga edebilir. Sağda-solda dedikodusunu yapabilir. Bunlar da elbette çok çok kaba-saba davranış ve sevilmeyen fiillerdir. Bu fiiller dahi nankörlükten (belki) daha efdaldir. Elbette bu fiiller de nankörlük gibi kötüdür de, nankörlük ile dedikoduyu, nankörlük ile hakareti, nankörlük ile kavga ederek birine zarar vermeyi karşılaştırdığımızda, nankörlük daha kötü, daha da ruhu acıtan bir özelliğe sahip. Nankörlük karşı tarafı yok saymayı ve nimetleri vereni, nimetleri göndereni yok sayarak adeta körlükten daha körlüktür.
Sen nasıl sana bir iyilik yapıp da seni işe sokanı yok sayarsın? Sen sana para yardımında bulunarak, seni zorluktan kurtaranı nasıl yok sayarsın? Sen sana bir hediye göndererek sana değer vereni nasıl yok sayarsın? Sen sana bir makam, mevki vereni nasıl yok sayarsın? Sen sana bir imkan sağlayanı nasıl yok sayarsın? Sen sana türlü türlü nimetler vereni nasıl yok sayarsın?
Evet, bir insana karşı olsun, isterse tüm nimetlerin gerçek sahibi olan Yüce Allah’a (cc) karşı olsun, kim ki kendisine imkan sağlayan, bir nimet vereni yok sayıyorsa, görmezden geliyorsa, yazıklar olsun o kişiye, veyl ona!
Gerçekten de bir varlığı yok saymak kadar incitici ve vicdanı rahatsız edici bir başka şey yoktur. Çünkü, mevcudatı yok saymak nasıl azgınca, sapkınca bir şey ise, nimetleri gönderenin, nimetleri verenin değerini bilmemek de o kadar kötü ve rahatsız edici bir durumdur.
İşte bundan dolayı nankörlük en adi, en aşağılık bir karakter yapısıdır. Ve insan bu karakteri kendisi bilerek ve isteyerek edinmektedir. Şeytan da bilerek ve isteyerek nankörlük etti ve Allah’ın en büyük düşmanı oldu. Kim ki nankördür Şeytandan farksızdır.
Burada “Şeytandan farkı yoktur” derken elbette cismen ve tüm haliyle Şeytana benzetmiyorum. Benim kasdım şudur: “Nimetlere nankörlük, nimetleri takdir etmemek, önce Allah’a şükür etmemeyi ve en sonunda da azgınlık ve sapkınlığa yol açar.”Öyle ki nankör insan adeta şeytanlaşır.
Bir de şunu unutmayın, “insanlara teşekkür etmeyen, Allah’a da şükretmez.” (Hadis-i Şerif)Allah’a şükretmeyi bilmeyen, kula da teşekkür etmeyi bilmez. Bu özelliklerin, bu alışkanlıkların hepsi de birbirini etkiler.
Yazımın bu noktasında bizzat yaşadığım bir sohbete yer vermek istiyorum: Bundan 5-6 yıl kadar önce Siirt Tillo’da sohbet sırasında, “üzerimizde öyle nimetler var ki, maalesef farkında değiliz, maalesef bigâneyiz. Yalnızca göz nimetinin farkında olan bir insanın hûşu ile secdeye varıp alnını secdeden kaldırmasa yeridir” dedim.Ve şu anımı anlattım.Hepimizin elinde en kaliteli cep telefonları var. İşte şöyle övünüyoruz, böyle övünüyoruz. “Şöyle megapiksel, böyle megapiksel kameraya sahiptir” diye hava atıyoruz.Bir gün uçağa bindim. Hava kararmıştı. Cep telefonumu pilot konumuna getirmiştim. Elimdeki cep telefonu kaliteli ve sıfır bir cep telefonuydu. Uçak havalandı. Aşağıda bir kasaba ya da mahalle görülüyordu ve bu gördüğüm yerde, ışıklar içinde, beyazlı-yeşilli, mavili-kırmızılı bir ışık huzmesi uzayıp gidiyordu.Gözlerimle net olarak ve en ince detaylarına kadar şahit olduğum bu manzarayı kaçırmayayım ve hemen cep telefonu ile fotoğrafını çekeyim dedim. Cep telefonumun kamerasını açıp gördüğüm manzaraya doğru doğrultup tuşa bastım ve fotoğrafını çektiğim manzarayı görmek için galeri kısmına gelerek son çektiğim resme tıkladım. Bir de ne göreyim. “Kapkara bir resim.”Benim gözümün en ince detaylarına kadar gördüğü beyazlı-yeşilli, mavili-kırmızılı ışık huzmesinden hiçbirisini, bu yeni aldığım ve şöyle piksel-böyle piksel diye övündüğüm cep telefonunun kamerası görememişti. Ekranda kapkara bir manzara vardı.Tillo’da bir Dost Meclisinde bu olayı anlattım ve “benim gözümün en ince detaylarına kadar gördüğü bir manzarayı, nasıl olur da şöyle piksel, böyle piksel diye övünülen cep telefonu kamerası bir parçasını dahi görmez. Biz insanoğlu nasıl da duyarsız ve nankörüz. Bu durum karşısında bu muazzam göz nimetine sahip olan bizler, “elhamdülillah” diyerek alnımızı secdeden kaldırmasak yeridir” dedim.Ve bu sırada en hassas ve en akıllıca cümleyi de yanımda bulunan Tillo Belediye Başkanı İdham Aydın söyledi:“Muhterem Hocam, şunu da unutmayın, sizin gözünüz 50 yaşında ve o cep telefonu sıfır (0) yaşında.” Evet, sözün en güzeli, en özeti yer derler ya! Aynen öyle.
Evet, çok söze gerek yok artık. Nankörlük kadar kötü ve nimetleri inkar etmek kadar feci bir şey yoktur. Kim ki, nimetleri yok sayarsa ve şükür ile teşekkür içerisinde olmazsa Şeytandan farksızdır. Şeytan da nimetleri yok saydı ve isyan ederek lanetlenenlerden oldu. Allah (cc) bizleri bu duruma düşürmekten korusun. Allah (cc) nankörlerden eylemesin. Amin.
Ahmet SANDAL