Dünya Sağlık Örgütünün 2004 yılında meme kanserinde erken teşhisin önemi ve meme kanseri konusunda farkındalığın oluşturulması amacıyla belirlediği ekim ayı Meme Kanseri Bilinçlendirme ve Farkındalık ayı kapsamında tüm dünyada faaliyetler düzenleniyor. Çağımızın en yaygın görülen hastalıklarından biri olan meme kanserinde erken teşhisin önemine vurgu yapan Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Arif Emre, önemli uyarılarda bulundu.
“HER 8 KADINDAN, 1’İ MEME KANSERİ OLMA RİSKİ ALTINDA”
Meme kanserinin, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadınlarda en sık görülen ve en çok ölüme neden olan kanserler arasında yer aldığını belirten Doç. Dr. Arif Emre: “Meme kanseri, kadın kanserlerinin yüzde 25’ini, tüm kanserlerin de yüzde 12’sini oluşturmaktadır. Dünya Sağlık Örgütüne bağlı Uluslararası Kanser Araştırmaları Merkezi (IARC), 180 ülkenin 140’ında meme kanserinin kadınlarda en yaygın görülen kanser olduğunu belirlemiştir. Yaklaşık her 8 kadından 1’inin meme kanseri ile karşılaştığı görülmektedir.” dedi.
KİMLER MEME KANSERİ İÇİN RİSK ALTINDA?
Aile öyküsünün varlığı meme kanseri açısından önemli bir risk faktörü Oluşturduğunun altını çizen Doç. Dr. Arif Emre, şunları kaydetti:
“Meme kanseri risk faktörlerinin en önemlileri değiştiremeyeceğimiz risk faktörleridir. Özellikle aile hikâyesinde meme kanserinin olması, meme kanseri risk faktörlerinin başında gelmektedir. Birinci derece bir akrabada 50 yaşından önce görülen meme kanseri, kişinin meme kanserine yakalanma ihtimalini 3 kat artırmaktadır. Kalıtsal olan meme kanserlerinin saptanması ve aile diğer bireylerinin taranması çok önemlidir. Ayrıca ailede ne kadar fazla kişi meme kanserine yakalanmış ve ne kadar erken yaşta yakalanmışlar ise risk o kadar artmaktadır. Erken yaşta adet görme, geç (50’li yaşlarda) menopoza girme, geç çocuk sahibi olma, ilk doğumun 30 yaşından sonra yapılması ya da hiç doğum yapmama, kısa emzirme süresi, meme kanserinin nedenleri arasında gösterilmektedir. Ailesinde meme kanseri olanlarda doğum kontrol hapı kullanımı, kanser riskini 3 kat artırmaktadır. Özellikle menopoza girdikten sonra, menopozun etkilerini azaltmak için kullanılan östrojen hormonu da meme kanseri riskini 1,5 kat artırmaktadır. Bununla birlikte, fiziksel aktivite ve düzenli spordan uzak, hareketsiz bir yaşam, yoğun ve uzun süreli alkol ve sigara kullanımı, obezite bilinen en önemli risk faktörlerinden bazılarıdır.”
MEME KANSERİNİ ÖNLEMEK İÇİN
Kadınlarda büyük önem taşıyan meme kanserinden korunma yollarından bahseden Doç. Dr. Arif Emre, “Meme kanseri yavaş ilerleyen bir kanser türüdür. 5-7 yıl içerisinde 1 cm büyüklüğe erişen tümör, önce lenf kanalları ile koltuk altı lenf bezlerine sonrasında ise kan yoluyla karaciğer ve kemik gibi uzak organlara yayılabilir. Yapılan çalışmalarda meme kanserinin erken evrede hiç bir belirti göstermeyebildiği, bu nedenle de kadınların meme kanserinin erken tanısı için kendi kendilerine meme muayenesini yapmaları diğer yöntemlerden daha fazla yardım edici ve maliyet gerektirmeyen bir durum olduğu bildirilmiştir. Meme kanserinin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kadınlarda en sık görülen kanser olması ve erken teşhis edilirse tedavi edilen bir hastalık olması; 20 yaş üzerindeki tüm kadınların kendi kendine meme muayenesi konusunda yeterli eğitim almaları ve öğrenilenleri sürekli, düzenli ve periyodik aralıklarla uygulamaları öneriyoruz.” dedi.
HAFTADA 150 DAKİKA YÜRÜYÜN!
Düzenli yapılan egzersiz şeklindeki fiziksel aktivitenin meme kanseri riskini azalttığına dair bulguların her geçen gün arttığını ifade eden Doç. Dr. Arif Emre; “Sağlıklı yaşam girişimleri: sebze ve meyveden zengin beslenme, haftada en az 150 dakika yürüme gibi orta düzey fiziksel aktivite yapma, sağlıklı kiloda olma, sigara ve alkolden uzak durmaktır. Haftada en az 1,25 – 2,5 saatlik hızlı yürüyüşler, kadındaki meme kanseri riskini yüzde 18 oranında azaltmaktadır. Eğer bu yürüyüş, haftada 10 saat olursa, risk oranı biraz daha azaltmaktadır.” şeklinde konuştu.
BUNUNLA BİRLİKTE;
Kendi kendine meme muayenesi yapmak, klinik meme muayenesi yaptırmaktır. Erken tanı için, 20-40 yaşları arasında her kadın kendi kendine meme muayenesi yapmalı, 35 ile 40 yaş arasında kadınlar ilk meme ultrasonunu çektirmeli, 40 yaşından sonra da yılda 1 kez mamografi yaptırmalıdır.
KENDİ KENDİNE MEME MUAYENESİ NASIL YAPILIR?
KSÜ Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Arif Emre, Kadınların belli aralıklarla memelerini kontrol etmeleri, meme kanserini ileri aşamalara ulaşmadan fark etmenin ve kolay tedaviye başlangıcın ilk adımından biri olduğunu vurguladı.
“Muayene edilecek memenin tarafındaki kol başın üzerinde tutulur ve diğer elin parmak uçlarıyla dairesel, yukarı aşağı veya ışınsal şekilde meme dokusu taranır. Memelerde ya da koltuk altında belirgin bir şişlik, sertlik, kitle, içe çökme, meme başında içe çökme, akıntı, meme cildinde renk değişikliği, portakal kabuğu görüntüsü görüldüğü durumlarda doktora başvurulmalıdır. Kendi kendine meme muayenesi 20 yaşından sonra her ay, mamografi 40 yaşından sonra her sene tekrarlandığı durumda meme kanseri vakalarının yüzde 90’dan fazlası erken dönemde tedavi edilebilir.” diyen Doç. Dr. Arif Emre, “Meme kanseri günümüzde erken evrelerde yakalandığında tamamen ortadan kaldırılabilen bir sağlık problemi iken ilerleyen evrelerde, yani tanının geç konulduğu durumlarda hastalarda ölüme yol açan ciddi bir hastalıktır. Tüm kanserler için klasik bir söylev olan erken tanı hayat kurtarır ifadesi birebir meme kanseri içinde geçerlidir.” ifadelerini kullandı.