Mühlet Süresinde ve Konkordato Projesinin Tasdiki Sonrasında Borçlanma Yasağı
Konkordato kurumu, borçlunun faaliyetlerini sürdürmesini ve alacaklıların tatminini birlikte amaçlayan, iflasın önlenmesine yönelik bir yeniden yapılandırma yoludur. 7101 sayılı Kanun ile revize edilen İcra ve İflas Kanunu hükümleri çerçevesinde, konkordato mühleti boyunca borçlunun malvarlığı üzerinde birtakım sınırlamalar öngörülmüştür. Bu sınırlamalardan en önemlisi, İİK m. 297 hükmüyle düzenlenen “borçlanma yasağı”dır. Ancak uygulamada, konkordato ön projelerinde yer alan nakit akım tablolarındaki kredi öngörülerinin “borçlanma yasağı” gerekçesiyle reddedilmesi uygulamada tartışmalara yol açmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, konkordato projesinin tasdiki sonrasında borçlanma yasağının devam edip etmediğini ve mühlet süresi içerisinde işletmenin devamlılığı için borçlunun borçlanabilme imkânlarını birlikte incelemektir.
İİK m. 297 – Borçlanma Yasağı
İİK m. 297 uyarınca, mühlet kararı verilmesiyle birlikte borçlunun olağan işlerin dışında borç altına girmesi, taşınmazlarını ve işletmenin devamlı tesisatını devretmesi veya rehin etmesi, ayrıca ivazsız tasarruflarda bulunması yasaklanmıştır. Bu sınırlamaların amacı, alacaklıların menfaatlerini korumak ve borçlunun malvarlığının aşırı yükümlülük altına girmesini engellemektir.
Ancak bu yasak, yalnızca mühlet dönemiyle sınırlıdır. Borçlu, komiserin gözetimi altında ticari faaliyetlerini sürdürmeye devam eder. Olağan faaliyetlerin gerektirdiği hallerde, hatta işletmenin devamlılığı için zorunlu olduğunda, borçlanma mümkündür. Örneğin hammadde tedariki, işçilik giderleri, enerji veya kira gibi kalemler bu kapsamda değerlendirilmektedir.
Bununla birlikte, borçlunun mühlet süresinde üstlenebileceği borçlar yalnızca günlük giderlerle sınırlı değildir. İşletmenin gelir üretme kapasitesini artırmaya yönelik yatırımlar da bu çerçevede kabul edilmektedir. Örneğin borçlu, kira geliri elde etmek amacıyla bir gayrimenkul satın alabilir ve bunun için borçlanmaya gidebilir. Bu işlem, konkordatonun amacına uygun olmakla birlikte, İİK m. 297/II’deki sınırlamalar sebebiyle mahkemenin izni ve komiserin denetimi altında gerçekleştirilebilir. Bu şekilde doğan borçlar “mühlet borcu” niteliği taşıdığından, konkordato tasdik edilse dahi öncelikli şekilde ödenir.
İİK m. 308/c – Tasdik Kararının Bağlayıcılığı
İİK m. 308/c hükmüne göre, konkordato kural olarak tasdik kararıyla bağlayıcı hale gelir. Bununla birlikte, tasdik edilen konkordato projesinde bağlayıcılığın tasdik kararının kesinleşmesine bırakılması da mümkündür. Böyle bir durumda mühletin etkileri kesinleşme anına kadar devam eder.
Uygulamadaki Sorun
Uygulamada, konkordato ön projelerinde hazırlanan nakit akım tablolarında yer alan “kullanılacak kredi” kalemlerine komiserlerce sıkça olumsuz yaklaşılmaktadır. Oysa bu krediler işletmenin gelir üretme kapasitesini artırmaya yönelik yatırımlar amacı ile kullanıldığında mühlet süresindeki borçlanma yasağı kapsamında değerlendirilmemelidir. Kredilerin kategorik biçimde reddedilmesi, konkordatonun başarılı bir şekilde uygulanmasını engelleyebilir.
Aynı şekilde, mühlet süresi içerisinde işletmenin devamlılığı amacıyla yapılan zorunlu borçlanmaların da “yasak işlem” gibi yorumlanması hatalıdır. Bu borçlanmalar konkordatonun işlevselliğinin doğal bir gereği olup, hukuken ve ekonomik gerçeklik açısından meşru kabul edilmelidir.
Sonuç
Konkordato mühleti süresince borçlanma yasağı, İİK m. 297 uyarınca borçlunun olağan faaliyetlerin ötesine geçen ve alacaklıların menfaatlerini zedeleyebilecek işlemleri hedeflemektedir. Ancak işletmenin devamlılığı için zorunlu borçlanmalar, hatta kira geliri elde etmek amacıyla gayrimenkul alımı gibi gelir artırıcı yatırımlar, mahkeme izni ve komiser denetimi ile mümkündür.
Konkordato projesinin tasdiki sonrasında ise borçlanma yasağı ortadan kalkar. İİK m. 297’deki sınırlamalar yalnızca mühlet dönemiyle sınırlıdır. Konkordato ön projelerinde yer alan kredi öngörülerinin reddedilmesi hukuken isabetli değildir. Doğru yaklaşım, bu kredilerin miktar ve sürdürülebilirliğinin denetlenmesi olmalıdır.
Sonuç olarak, hem mühlet süresinde işletmenin devamlılığı için yapılan zorunlu borçlanmaların hem de konkordato ön projelerinde hazırlanan nakit akım tablolarında yer alan kredi öngörülerinin konkordatonun başarısı açısından vazgeçilmez olduğu kabul edilmelidir. Böylelikle hem konkordatonun uygulanabilirliği sağlanacak hem de alacaklıların menfaatleri korunacaktır.
YORUMLAR