Geçen gün sosyal medya hesabımdan şu paylaşımımda bulundum: “Ülkemizde gözlemlediğim kadarıyla seçmenlerimiz oy verirken şu beş gerekçeden biri ya da birkaçına dayanarak oylarını vermektedir.
1-Hizmet ve proje.
2-İdeolojik ve siyasi görüş.
3-Mağdurun ve haklı bildiğinin yanında olma isteği.
4-Bir tarafı cezalandırmak için kızgınlık.
5-Beklediğini bulamadığı için kırgınlık.
Türkiye’de sağ seçmen 1, sol seçmen 2, sağ ve sol seçmen 3, hiçbir siyasi görüş ve düşüncesi olmayanlar 4 ve 5. şıklardaki gerekçelerle oy verir.”
Bu sosyal medya paylaşımıma karşılık bazı arkadaşlarımız şu yorum ve değerlendirmelerde bulundular.
1-İdeolojik oy verenler partilerinden vaz geçmezler. Partileri iktidara getirenler 3,4 ve 5 şıklardaki seçmenlerdir. İktidara gelen veya gelmek isteyen siyasi parti 3,4 ve 5 şıklardaki seçmenleri dikkate alması gerekir. “Orta direk seçmenleri” ya da “fanatik olmayan seçmenler, geçim derdinde olan seçmenler” de diyeceğimiz bu kesim çok mühimdir.
2-Güç merkezine göre yer ve yön değiştirenler olduğu gibi, bir fikre inanmışların, adanmışların oyları sabit bir yere gider. Dadanmışlar ise fırıldak olarak, menfaatlerine göre her partiye oy verirler.
3-Bir de “bu son olsun” diyerek, alternatif bulamayınca yine aynı yere oy verenler var.
Evet, yukarıda benim oy veren seçmenler için 5 gerekçeme, bazı arkadaşlar da 3 gerekçe eklediler ve bu yazımın şimdi, buraya kadar olan bölümünde seçmenlerin oy verme gerekçelerinde 8 nedene ulaştık.
Gerekçeler üzerinde fikir ve düşünce geliştirmeye devam edelim. Belki yazının sonunda seçmenlerin oy verme gerekçeleri 10’u aşar.
Ülkemizde seçmenlerimizin içerisinde bir de “sessiz çoğunluk” vardır.
Bu çoğunluk kitlenin çok fazla sesi çıkmaz. İşince gücündedir. Herkesi ve her fikri uzaktan izler ve oy sandığına gittiğinde, izlediklerinden zaten sonuç çıkartmıştır. Sonuç çıkarttığı neyse ona göre oy verir.
Sessiz çoğunluk için oy verirken kendilerine göre belirledikleri “kırmızı çizgileri” doğrultusunda oy verirler.
Sessiz çoğunluk dediğimiz kesim sağ partilerde de olabilir, sol partilerde de olabilir. Ancak elbette sahip olduğu görüşe ve içinde bulunduğu konuma göre kırmızı çizgileri farklıdır.
Mesela inançlı, dindar, muhafazakârlardan oluşan sessiz çoğunluğun kırmızı çizgileri, “vatanının bölünmez bütünlüğü, ezan, bayrak ve inanç özgürlüğü, bunların yanında ekonomik rahatlık ya da zorluk, pahalılık, ucuzluk, işsizlik, eğitim, gençlerin sorunlarına çözüm ve benzeri hususlar” kırmızı çizgilerdir.
Mesela, laik, yaşam tarzına karşı hassas, sosyeteden oluşan sessiz çoğunluğun kırmızı çizgileri “Atatürkçülük, laiklik, yaşam biçiminde kendilerine sonsuz hürriyet, karşıdakilere ancak rejimin izin verdiği kadar hürriyet, ekonomik zenginliklerinde azalma ve benzeri hususlar” kırmızı çizgilerdir. Bu kesim, kamusal alanda başörtüsüne hürriyet tanıyan bir partiye asla oy vermezler. Ancak, tüm hürriyet ve serbestliği kendilerine bir hak olarak görürler.
Bunlar için geçen gün “Beyaz Türkler” tabiri kullanılmış ve gündemde yer tutmuş ve birkaç gün kamuoyunda konuşulmuştu.
Ben o sırada, yani Beyaz Türkler’in gündem olduğu sırada, şu görüş ve düşüncelerimi sosyal medyada paylaşmıştım.
“Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bir konuşmasında “Beyaz Türkler” kavramına dikkat çekti. Esasında “Beyaz Türkler”, Türk değil. Başta Selanik merkezli olmak üzere üzere bu Ülkede son iki yüz, üç yüz yıldır nifak tohumu eken Jön Türkler ve İttihat Terakkicilere destek veren zengin Yahudilerin torunlarına şimdilerde “Beyaz Türkler” deniliyor. “Beyaz Türkler” her daim bu Millete dost görünen en büyük düşman ve tehlikedir.”
Evet, gerçi konumuz bu değil, konumuz “seçmenlerin oy verirken gerekçeleri” üzerinde fikir ve görüş açıklamak. Beyaz Türkler de bir seçmen olduğu için, yazımızda böyle yer aldı.
Beyaz Türkler dediğimiz, sosyetik, laik, zengin kesim (tuzu kuru kesim) büyük oranda oylarını CHP ve benzeri patilere verirler.
Ben gençlik yıllarımdan beri hep hayret etmişimdir. Neden sosyetik ve zengin kesim, kendisini sol sayan ve sol zanneden CHP’ye oy verir de, gariban ve fakir kesimler oylarını sağ partilere verirler? Bunu hiç anlayamam. Halbuki Avrupa durum tam tersidir. Zenginler ve işadamları sağ partilere, işçi ve yoksul kesimler oylarını sol partilere verir.
Bu hayretimi “Başarıya Çocukluktan Gidilir” isimli kitabımın 179 sayfasında da belirttim. Gelkin hep birlşkte kitabının 179 sayfasındaki o kısmı okuyalım:
“Ahmet’in Pazarcık’ta geçirdiği çocukluk ve gençlik yıllarından unutamadığı bir anısı vardır. O zamanki gençler 1980’li yıllarda sağ-sol gibi anlamsız ideolojilerin tesirinde ikiye bölündüklerinde, zengin ağa çocuklarının sol ideolojik bakışla “toprakların köylüler arasında paylaşımını, toprakların adil dağıtımını” savunmaları, Ahmet gibi gariban ve fakir ailelerin çocuklarının da sağ görüş ve kapitalist ideolojileri destekleyip kurulu düzenin devamından yana olmaları acaip bir durumdur.
O çelişkili durumu ne zaman düşünse ve gençlik yıllarındaki o acayip kutuplaşmayı ne zaman hatırlasa Ahmet, hep gülümsüyordu. Çünkü, ağa çocukları, hatta ağaların kendisi nasıl sol düşünceye (sosyal demokrasi görüşüne) sahip olabilir ve ellerinde bir karış toprağı olmayanlar sağ düşünceye (kapitalist sistem yanlısı bir görüşe) nasıl sahip olabilir? O nasıl bir yaman çelişki öyle!
Şurası bir gerçek ki, bu Ülkede siyaset ve ideolojik görüşler hiçbir zaman sosyal sınıflar temelinde şekillenmediği için, Bakırköy ve Çankaya gibi zengin ve sosyetik muhitlerde oyları sol partiler çoğunlukla almakta, Sultanbeyli ve Keçiören gibi fakir ve gariban muhitlerinde oyları çoğunlukla sağ partiler almaktadır. Bu nasıl yaman bir çelişki böyle!
Evet, 1980’li yıllarda ve öncesinde Pazarcık’ta da zenginler ve ağalar sol partilere, garibanlar ve yoksullar sağ partilere daha çok oy vermekteydi. Elbette bu normal bir durum değildi.
Sağ görüşlü bir aileye mensup çocukluktan henüz gençliğe yeni adım atmış Ahmet de garibandı ve yoksuldu. Yaz tatillerinde çalışmak zorundaydı.” (Başarıya Çocukluktan Gidilir, sayfa 179)
Evet, durum bu. Ülkemizde seçmenler 9. Olarak, “kırmızı çizgilerine göre oy verenler” şeklinde tasnif edilmelidir. Bunlara 10. olarak “aileden ve çevreden gelen alışkanlıklarına göre oy veren seçmenler” dahil edilmelidir.
Böylece seçmenlerin oy verme gerekçelerini bu yazıda “10 adet nedende topladık.” Ya da “10 grupta tasnif ettik.”
Haydi hayırlısı.
Ahmet SANDAL