Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Prof. Dr. Perihan Öztürk: Türkiye’de 600 cüzzamlı hasta var

Başlıklar1 Prof. Dr. Perihan

Prof. Dr. Perihan Öztürk: Türkiye’de 600 cüzzamlı hasta var

 

KSÜ Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Perihan Öztürk, “Türkiye’de 600 cüzzam hastası bulunuyor”Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Perihan Öztürk, ocak ayının son haftasının Dünya Cüzzam (Lepra) Günü olması dolayısıyla bir bilgilendirmede bulundu.

 

Prof. Dr. Perihan Öztürk açıklamasında, “Lepra olarak da bilinen cüzzam hastalığı, antik çağlardan beri bilinen ve Yunan tarihçi Herodot’un milattan önce beşinci yüzyıla kadar tarihlenen çalışmalarında bahsinin geçtiği bulaşıcı bir hastalıktır. Tarih boyunca bütün kıtalarda gözlenmiş ve insanlar tarih boyunca cüzzamdan korkmuştur. Bu nedenle cüzzamlılar toplumdan dışlanmış, tecrit altında diğer insanlardan oldukça uzak ve kötü yaşam koşulları altında yaşamak zorunda kalmışlardır. Cüzzam mikrobu ilk olarak 1876 senesinde Norveçli bilim adamı Armauer Hansen tarafından bulunmuştur.

Cüzzam, Mycobacterium leprae adlı mikroorganizmanın neden olduğu; birincil olarak vücudumuzdaki sinirleri etkileyen, ardından deri, göz, karaciğer, dalak, kemik iliği ve testis gibi başka organları da etkileyebilen kronik bir enfeksiyon hastalığıdır. Hastalık duyu kaybı, kas zayıflaması ve felçle sonuçlanabilir. Sakatlıklar geç teşhis ve yetersiz tedavi sonucu yıllar sonra oluşur. Hastalarda şekil bozuklukları ve kalıcı hasarlar oluşmadan teşhis ve tedavi edilmelidir. Cüzzamın ortalama 5 yıl gibi uzun bir kuluçka süresi olduğundan nasıl bulaştığına dair kesin kanıtlar bulunmamaktadır.

Semptomlar 1 yılda ortaya çıkabileceği gibi 20 yıl gibi uzun zaman içerisinde de hastalık kendini belli edebilir. Bulaşma teorik olarak üst solunum yollarından damlacıklarla atılan mikroplardan dolayı olur. Hastalık büyük oranda çocukluk döneminde ortaya çıkar. Evli çiftler arasında hastalığın geçme oranının çok düşük olması, erişkinlerin enfeksiyona dirençli olduğunu göstermektedir”. ifadesini kullandı.

 

Türkiye’de cüzzam görülme sıklığı 10 binde bir vakanın altında

 

Ülkemizde 600 civarında cüzzam hastası olduğunun bilgisini veren Prof. Dr. Perihan Öztürk “Hastalık ülkemizde son 10 yılda, yılda 1-2 vaka şeklinde görülmektedir. Toplam cüzzamlı hasta ülkemizde 600 civarında bulunmaktadır. Ülkemizde Dünya Sağlık Örgütünün lepra eliminasyonu hedefine ulaşılmış olup görülme oranı on binde birin altındadır. Cüzzamın erken tanınması ve hekime başvurulması hastalığın ülkemizden tamamen ortadan kaldırılması için önemlidir” dedi.

 

Cüzzam hastalığının teşhisi, tedavisi hakkında bilgiler veren Öztürk, şunları kaydetti:

“Deride, derinin diğer alanlarına göre daha açık renkte olup üzerine çeşitli uyaranlar verildiğinde bu uyarıların hissedilmediği alanlar olması erken bulgulardandır. Bu açık renkli alanlarda terleme olmaz ve kılsız hale gelebilir. El parmaklarından dördüncü ve beşincisi içe doğru bükülebilir, avuç içi kaslar eriyebilir, kol ve bacak sinirleri kalınlaşıp görünür hale gelebilir. Yüzdeki sinirler etkilendiğinde körlük gelişebilir. Kaşlar uçtan dökülebilir.

Cüzzamın tedavi edilmemesi durumunda bu belirtiler ağırlaşır ve hastalık ilerler. Gelişen komplikasyonlar arasında en önemlileri yüzde kalıcı şişkinlik, yumrular, erkeklerde kısırlık, uzuvlarda kalıcı hasarlar, burun kanamaları ve burun şekil bozukluğuyla kendini gösteren burun bozukluklarıdır. Cüzzam hastalığının teşhisi, tedavisi ve takibi deri ve zührevi hastalıkları uzmanlarınca gerçekleştirilir. Dünya Sağlık Örgütünün önerisiyle çoklu ilaç kullanımıyla hastalık tedavi edilir.

Erken teşhis ve tedavinin gerçekleştirilmesiyle hastalığın kalıcı sonuçlarının, oluşturacağı muhtemel sakatlıklarının, hastalığın diğer insanlara yayılmasının ve daha fazla hasar bırakmasının önüne geçilebilir.”

 

Prof. Dr. Perihan Öztürk, hastalığın bulaşma şekilleri hakkında da bilgi vererek sözlerini şu şekilde tamamladı:

“Cüzzam hastalığının herhangi bir hastalığı bulunmayan erişkin insanlara bulaşma ihtimalinin nerdeyse imkânsız olması ve hastaların taşıdığı mikropların tedaviden çok kısa süre sonra ölü hale gelmesi hastalık hakkında geçmişteki ön yargı ve korkuların yok olmasını sağlamıştır. Eskiden tam bir tecrit altında yaşatılan hastaların artık günümüzde tedavi altındaysa işini sürdürmesinde veya evlenmesinde sakınca bulunmadığı bilinmektedir. Cüzzam teşhisi konan hastanın sosyal açıdan yıkıma uğramaması ve toplumdan dışlanmaması için her türlü yardım sağlanmalıdır. Cüzzamla ilgili bu farkındalığın oluşması ve artması amacıyla ocak ayının her son pazar günü Dünya Cüzzam Günü olarak belirlenmiştir.”