SEÇİM SONUÇLARI NE SÖYLER?
Seçimlerden önceki son yazımın başlığı, “Seçime Doğru Biz Neyin Mücadelesini Veriyoruz?” şeklinde idi. Seçimlerden sonra yazımın başlığı işte bu yukarıda gördüğünüz gibi.
Seçim Sonuçları Ne Söyler? Ya da Seçimler Neyi Söyler?
Dost acı söyler, seçimler de acı söyler.
Dost gerçekleri söyler, seçimler de gerçekleri söyler.
Evet, 14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleştirilen seçimler neyi söyledi? Seçim sonuçları hakkında ne gibi düşüncelere, hangi görüş ve fikre sahibim?
Şimdi bunlar birkaç başlık halinde anlatmak istiyorum.
1-Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir tarafın %49, diğer tarafın %44 alması ve seçimlerde ana eksen böyle belirlenirken, beklenmedik şekilde bir adayın %5 oy alması hakkındaki görüşüm şudur ki, vatandaşlar hizmet, proje ve çalışmaya bakarak oy vermemişlerdir. Yani hizmet, proje ve çalışma, oy verirken çok belirleyici olmamıştır.
Peki ne belirleyici olmuştur?
Beklentiler belirleyici olmuştur.
Güven ya da güvensizlik belirleyici olmuştur.
Mesela, deprem bölgesinde halkın çok büyük beklentileri var. Depremde yıkılan konutlarına bir an önce kavuşma yönünde beklentileri var. Kendileri için yapılacak konutlara kavuşma beklentisi belirleyici olmuştur. Mesela, deprem bölgesinde halkın iktidara güvenmesi ve muhalefete güvenmemesi belirleyici olmuştur. Güven ve güvensizlik elbette Ülke genelindeki oylarda belirleyici olmuştur ancak, en çok da deprem bölgesinde belirleyici olmuştur.
Tepki oyları daha çok büyük şehirlerde etkili olmuştur. Hayat pahalılığına, başta ev kiraları olmak üzere genel olarak ekonomik sorunlara tepki büyük şehirlerde iktidarın oylarında düşüşe neden olmuştur.
Tabi bunun yanında deprem bölgesinde yaşayan insanlarımız büyük oranda muhafazakâr, sağ ve mütedeyyin seçmen kitlesinden oluşmaktadır. Oy verirken elbette İslami inanç ve manevi değerler de etkili olmuştur.
Öte yandan özellikle Güneydoğu ve Doğu İllerimizin bir kısmında etnik nedenler ve inançlar seçimlerde çok belirleyici olmuştur. Güneydoğu’da oylarını çoğunlukla o malum partiye veren kesim, ne çalışmaya, ne hizmete, ne projeye bakmıştır, doğrudan etnik nedenlerle oy kullanmışlardır.
Maalesef şırası bir gerçektir ki, “yollarını altından, kaldırımlarını gümüşten yapsanız da, oradan oy almak zor.” Tabi büyük oranda bu böyle. Yani etnik nedenler oylamada büyük bir oranda rol oynuyor. Bundan dolayı da kimse yapılan hizmete ve yatırımlara bakmıyor.
Güneydoğu ve Doğu İllerimizde oy verenlerin bir kısmında elbette İslami inanç ve manevi değerler oy verirken etkili olmuştur.
Ülke genelinde oy verirken Ayasofya, başörtüsüne özgürlükler ve benzeri inanç ve değerler ekseninde oy verenler olmuştur. Bu satırların yazarı oyunu bu eksende kullanmıştır.
Öte yandan, inançlı ve İslami değerlere sözde uygun davrandığını sandığımız birçok kişi, inanç ve değerler ekseninde oy kullanmadı. Onlar haset, nefret ve kin ekseninde oy kullandı. Adam güya beş vakit namazlı ve abdestli, “ne Ayasofya Camiin 86 yıl sonra ibadete açılmasıyla, ne de başörtüsüne sağlanan özgürlüklerle ilgilendi.” Kendine göre kin, nefret ve haset ekseninde oy kullandı ve iktidarın karşısında yer aldı.
Bunu Abdülhamid Han örneğinde anlatarak “tarih tekerrür ediyor” tespitinde bulunalar çok haklılar. Gerçekten de Osmanlı’nın son döneminde Padişah Ulu Hakan Abdülhamid Han düşmanlığı o kadar had safhaya varmıştı ki, o düşmanlığa sözde alim, hoca ve inançlılar da katılmışlar ve “Abdülhamid’i devirmek fikrinde (maalesef) ittifak etmişlerdir.”
Bu tespit, düşünce ve fikirlerimden sonra gelelim Milletvekilliği seçimleri hakkındaki görüş ve düşüncelerime.
2-Milletvekilliği seçiminde adayların niteliği etkili oldu mu? Elbette olmuştur. Ancak bu etken çok çok azdır. İnsanlar genelde partilerine oy vermişlerdir.
Ancak bu son seçimde, birçok kişinin milletvekilliği seçimi için oy kullanırken parti temelinde düşünmüş olsalar da hizmet, proje ve çalışma eksenli düşünmedikleri açık. Çünkü hizmet, proje ve çalışma Cumhurbaşkanlığı (yönetim) işi olarak görülerek Milletvekilliğinde çok da projeye, çalışmaya ve hizmete bakılmamıştır. (Bu durum Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin ilk 5 yıllık uygulamasından sonraki ilk seçimlere damgasını vuran bir gerçektir)
Cumhurbaşkanı ve birlikte çalışacak ekibi, çalışma odaklı, proje eksenli ve hizmet noktasında değerlendirilirken milletvekilliğinde bu hususlar çok öne çıkmamıştır. Milletvekilliğinde adayın niteliği, samimiyeti ve halka yakınlığı etkili olmuştur. Milletvekilliği seçiminde adayın geçmişindeki yanlış işler ve yanlış davranışlar varsa bunlar olumsuz olarak yansımıştır. Bunlar tepki olarak yansımıştır. Bazı partilerin oy kaybında bu durum etkili olmuştur.
Ayrıca, Milletvekilliği seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi, seçmenler tarafından tamamen birbirinden ayrı görülmüştür. Zaten bunun en bariz göstergesi Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adayların oy oranı ile partilerinin oy oranının kıyaslanmasından belli olmaktadır.
Kendileri %49 ve %44 alırken partileri %35 ve %25 oy almıştır. Birinde %10, diğerinde %20 fark var. Tabi bunda Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ittifak halinde girilmesinin etkisi olduğu kadar, halkın iki seçime çok farklı bakmasının da etkisi vardır.
Mesela, parti olarak A partisine oy veren birçok kişi, A Partisinin değil B Partisinin Cumhurbaşkanı adayına da aynı anda oy vermişlerdir. Ya da A Partisinin Cumhurbaşkanı adayına oy vermişken aynı anda B partisine de oy verenler vardır.
Bu açılardan bakıldığında çok ilginç sonuçlar çıkmıştır.
İttifaklar arasındaki partilere oy kaymaları olmuştur. Mesela hiç A partisine oy vermemişken, kendi partisine kızdığı için ittifak içerisindeki B partisine de oy verenler vardır. Kendi partisine kızgınlıklar daha çok, adaylara ya da İl ya da İlçe yönetiminin tavrına kızgınlık şeklinde ortaya çıkmaktadır.
3- İktidarın en fazla oy aldığı Anadolu’nun küçük İllerinde yapılan Devlet yatırımlarını, bir de İstanbul, Ankara ve İzmir’de yapılan Devlet yatırımlarını karşılaştırın. Ayrıca bir de son zamanlarda EYT, işçi ücretlerindeki artışları ve doğalgazın 1 yıl boyunca bedava kullandırılması gibi kararları aklınıza getirin.
Bunlarla birlikte gelelim şimdi küçük ve büyük şehirlerde alınan oylara. Bu son seçimde küçük ve orta büyüklükteki şehirlerde iktidarın çok oy aldığı, büyük şehirlerde beklenen oyları alamadığı bir gerçektir.
Buna göre, Türkiye’deki seçim sonuçlarının mantığının olmadığını fark edeceksiniz.
Ne yatırım, ne proje, ne hizmet, hiçbir şey etkili olmadı mı? İnanın bunları düşündükçe işin içinde çıkamıyorum. Bu soruya cevap veremiyorum.
İşte bu noktadan bakarak diyorum ki, Dünya’daki tüm siyaset bilimcileri, tüm sosyologları ve tüm psikologları bir araya getirin Türkiye’deki seçim sonuçlarının nedenleri hakkında sağlıklı ve bilimsel bir açıklama yapamazlar.
4-Tabi, elbette, büyük şehirlerde hayat pahalılığı ve özellikle ev kiralarındaki korkunç (astronomik) fiyat atışları oyların bu şekilde tecelli etmesinde (iktidarın beklediği kadar oy alamamasında) etkili olmuştur.
5-İttifaklar, sinerji etkisi mi yaptı? Yani partilerin gücüne güç mü kattı? Yoksa nasılsa ittifak yapıldı, başkaları da partiye oy verecek diyerek rehavet etkisi de yaptı mı? Bu hususta da gözlem ve fikrim şudur ki, ittifaklardan dolayı, ittifak içerisindeki partilere sinerji (olumlu) etki yaptığı kadar, nasılsa baraj sorunu yok, başka yerden gelecek oylarla seçilecekler diyerek, rehavet etkisi de yapmıştır.
6-İktidarın son yıllarda gerçekleştirdiği savunma sanayi hamleleri (İHA’lar, SİHA’lar, Kızılelma isimli Uçaklar, roketler, yerli Uçak Gemisi ve benzeri savunma sanayi hamleleri) petrol ve doğal gaz çıkarma faaliyetleri TOGG (ilk yerli otomobil) , şehir hastaneleri, köprüler, otoyollar, denizin altından geçen yolar, tüneller ve benzeri dev yatırımlar oy kullanırken ne kadar etkili oldu?
Ya da başka açıdan bir soru soralım.
Teröre yurt içinde ve yurt dışında vurulan darbeler oy kullanırken ne kadar etkili oldu?
Yine bu noktadan bakarak söylüyorum. Dünya’daki tüm siyaset bilimcileri, tüm sosyologları ve tüm psikologları bir araya getirin Türkiye’deki seçim sonuçlarının nedenleri hakkında sağlıklı ve bilimsel bir açıklama yapamazlar.
7-Son seçimde milliyetçi oylarda bir artış var. Bunu net olarak gözlemliyoruz. Özellikle bölücü etnik bir kitlenin hadsiz saldırganlığı ve fütursuz tavırları karşısında halkın bir kısmı çözümü sağ milliyetçi partileri desteklemekte görmektedir.
8-Gariban ve hiçbir beklentisi olmayan halkımız, sırf rıza-ı ilahi için partisine ve liderine destek veren vatandaşlarımız yine aynı yerde durdu ve aynı yere oyunu verdi. Sosyetik kibirli zenginler, hep bir güç arayışındaki şımarıklar ve her daim beklentisi olan güruh yine parti değiştirdi ve kendine yeni liderler buldu.
Bu tespitimi sağ muhafazakâr Liderlerin çok önemsemesini ve ona uygun davranmasını bekliyorum.
Evet, yazımızın sonunda başka bir gözlemim ve başka bir düşüncem var. Onu da 9. madde olarak belirtiyorum.
9-Cumhurbaşkanlığı seçiminde ilk turda %51 şartı makul ve mantıklı değil. Hiçbir bir pratik faydası da yok.
Cumhurbaşkanlığı “tek seçimle ve en fazla oyu alanın kazanması” mantığıyla gerçekleştirilirse daha uygundur diye düşünüyorum.
14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçiminin Ülkemiz, Vatanımız, Devletimiz ve Milletimiz için hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
(Bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde seçim sonuçları tam olarak netleşmemekle birlikte Cumhurbaşkanlığı seçimi 2. Tura (28 Mayıs 2023 tarihine) kalmış gibi gözükmektedir.)
Haydi hayırlısı.
Ahmet SANDAL