Bundan önceki yazımın başlığı ve “Sanatçılar Siyasetçi Oldu / Siyasetçiler Zanaatçı Oldu” şeklindeydi. Ve yazımın muhtevasında, siyasetçilerin rant peşinde olması ile sanatçıların da siyaset içinde olmalarını tenkit etmiştim.
Bu yazıda kaldığım yerden devam ediyorum.
Eleştirel bakışımla yine “Siyasetçilerin Artistleşmesi ile Artistlerin Siyasetçileşmesini” şiddetle tenkit ediyorum.
Önce siyasetçilerin artistleşmesi üzerinde durayım.
Poz yapma, rol kesme, “ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol”.
Poz yapmak artistlere yakışır.
Siyasetçi kişiye yakışan Devlet Adamlığıdır ve Devlet ciddiyetidir.
Siyasetçiye yakışan “ya olduğu gibi görünmek, ya da göründüğü gibi olmaktır.” Yani samimiyet ve hasbi olmak. Bundan bahsediyorum.
Adama bakıyorsun, siyasetçi gibi değil. Olgun ve kibar değil. Nazik değil. Nezaketten fersah fersah uzakta.
İsimlerini yazmayayım. Siz onları biliyorsunuz.
Toplumu geriyorlar. Bağırıp çağırıyorlar. Kabadayılık yapıyorlar. Kibir ile çaka satıyorlar. Millete tepeden bakıyorlar.
İşte bu saydıklarımı hangi siyasetçi yapıyorsa, onlara “artistlik yapma” diyorum.
Halbuki siyasetçiye tevazu, nezaket ve kibarlık yakışır.
Kendisini farklı göstermek, poz yapmak ve çaka satmak, artistlere yakışır.
Adam siyasetçi mi, artist mi? Tanıyamıyoruz.
Halbuki arada çok büyük fark var. Artist, yapmacıktır, poz adamıdır, poz verir, sahte sahte gülümser, timsah gözyaşları döker. Artist bağırır, çağırır, dikkat çeker. Bunu rol gereği yapar.
Adamın geçimi bundan. Bunlar geçim için yapılıyorsa normaldir. Yani bir artistin rol yapması normaldir.
Peki bir siyasetçi rol yaparsa, yapmacık olursa, sahteci olursa, dikkat çekmek için bağırıp çağırırsa, uygun mudur? Değildir elbet.
Ben topluma örnek konumunda olan siyasetçilerin rol kesmemelerini ve yapmacık olmamalarını tavsiye ederim.
Her siyasetçi Hz. Mevlana’nın şu sözünü kendisine rehber edinmelidir. “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.”
Bunun dışında yapılan her hareket riyakarlıktır ve hem kendisine zarar verir, hem de topluma kötü örnek olur.
Buraya kadar olan kısımda bu yazıda, siyasetçilerin artistleşmesini eleştirdim.
Bir de son zamanlarda daha çok moda oldu. Özellikle sosyal medyada görüyor ve izliyoruz. Bazı artistler de siyasetçileşmeye başladılar.
Diyeceksiniz ki, artistler yani sanatçılar da bu Ülkenin insanlarıdır. Bırakın da Ülkenin sorunları üzerine görüş belirtsinler ve hatta gerekirse siyaset yapsınlar.
Olur, elbette mümkündür.
Hatta iyi de olur. Adamların birikimleri var. Adamların bu toplumun sorunları ve çözüm yolları hakkında fikirleri var, gözlemleri var.
Olur, elbette mümkündür artistler de siyaset yapsın.
Buna itirazım yok. Herkese yasalar içerisinde siyaset yapma hakkı tanınmıştır. Bu Anayasal bir haktır.
Biz Anayasal bir hakkı nasıl engelleriz ve nasıl tenkit edebiliriz. Elbette olmaz böyle bir davranış.
Hemen açıklayayım ve net olarak belirteyim. Bizim itirazımız ve tenkit ettiğimiz husus şu: “Sırça köşklerden, trilyonluk villalardan, bir elde kadeh, bir elde puro barlardan ve erişilmez kulelerden ahkam kesmek kolay.”
Halkın içine girin. Halk gibi yaşayın. Her şey sosyal medya değil. Halkın içinde ve gidin de bir kahvede, gidin de bir varoşta, gidin de bir semt pazarında yaptığınız gözlem ve edindiğiniz bilgiler üzerine tenkit yapın.
Bir de siyaset yapacaksanız, “hariçten gazel okumayın”, gidin bir partiye üye olun ve herkes sizin kimliğinizi net olarak bilsin.
Bir de menfaat üzere bir görüntü vermeyin, hasbi ve samimi bir hal üzere olun.
Çokça müşahede ediyor ve görüyoruz. Adam artistlik değil siyaset yapıyor ve karşılığında rant sağlıyor. Konser kapıyor, gösteri (show) kapıyor.
Siyasetçileşen artistler, meşhur komedyenler, ünlü popçular, “bir partiyi eleştirip de, tam o partinin karşısındaki partiye ait belediyeden konser almak ve gösteri yapmak suretiyle menfaat peşinde olmayın.”
Artistlerin, popçuların, komedyenlerin siyaset yapması böyle bir sonuçlara varıyorsa, iktidarı eleştirip muhalefet belediyelerinden konser, gösteri adı altında rant temin ediliyorsa, ya da tam tersi, muhalefeti eleştirip iktidardan konser, gösteri adı altında rant elde ediyorsa, büyük bir yanlış vardır ve maksat hizmet değil, maksat para ve menfaat olmaktadır.
Belki de en doğrusu, siyaset yapan artistin sanat faaliyetlerini terk etmesi ve kendisini tamamen siyasete vermesidir.
En doğrusu budur.
Şimdi diyeceksiniz ki, siyaset yapan artist, artistliği terkedecekse, artistlik yapan siyasetçi de siyaseti terketsin.
Olur, olur, bence mahzuru yok.
Siyaset değil de artistlik yapanlar da gitsin artist olsun. Öylece layığını bulsun.
Kendi açımdan görüşlerimi ve gözlemlerimi, artistleşen siyasetçileri, siyasetçileşen artistleri böylece eleştirdikten sonra şu hususu hassaten belirtmek istiyorum.
Saygı içerisinde ve nazik, kibar ve hassas düşünce ve duygularla siyaset yapan siyasetçilere ve sanat icra eden sanatçılara hiçbir sözümüz yok. Kendilerine teşekkür ediyor ve saygılarımı sunuyorum. Yukarıdaki eleştirilerim saygı ve sevgi içerisine hareket eden sanatçılar ve siyasetçiler için değildir. Onlar baştacıdır. Bunu da belirtmeyi bir görev bildim.
Ahmet SANDAL