“VASAT ÜMMET” DÜNYA’NIN UMUDU VE KURTULUŞUDUR

Yazımın en başında ifade edeyim ki işler baştan tam anlaşılsın ve maksadım ta en baştan tam bilinsin. Vasat kelimesi ve mefhumu, maalesef ya bilinmiyor.  Ya da çoğunlukla yanlış biliniyor. Tabi bilen biliyor. Onlara diyecek sözüm yok. Ancak bilmeyenlere ve yanlış bilenlere sözüm var. Vasat demek basit, bayağı, adi ve değersiz manalarına gelmez. Allahü Teala Hazretleri […]

HASBİ VE HARBİ OLMAK

Yazımın en başında ifade edeyim ki işler baştan tam anlaşılsın ve maksadım ta en baştan tam bilinsin.

Vasat kelimesi ve mefhumu, maalesef ya bilinmiyor.  Ya da çoğunlukla yanlış biliniyor. Tabi bilen biliyor. Onlara diyecek sözüm yok. Ancak bilmeyenlere ve yanlış bilenlere sözüm var.

Vasat demek basit, bayağı, adi ve değersiz manalarına gelmez. Allahü Teala Hazretleri bu kavrama bizim mana verdiğimiz gibi bir mana vermiyor. Kuran-ı Kerim’de yalnızca bir ayette geçen “vasat” kelimesi, mana olarak mutedil, dengeli, aşırılıklardan uzak, ifrat ve tefritten kaçınmak ve benzeri anlamlara gelir.

Dünya zıtlıklar manzumesidir. Zaten zıtlık olmasaydı Dünya olmazdı.

Dünya’da madem zengin-fakir, iyi-kötü, doğru-yanlış, beyaz-siyah, genç-yaşlı, doğum-ölüm, sağlık-hastalık, zor-kolay yeryüzü-gökyüzü, soğuk-sıcak ve daha böyle yüzlerce zıtlık var ve bunlar Dünya olmanın mantığıyla uyumludur, öyleyse bir de bunun ortası gereklidir. Vasat bu orta bir yerde olmak demektir.

Tabi, orta yeri ve dengeyi bulma zorunluluğu her zıtlık için geçerli değildir. Gökyüzü ve yer yüzü iki zıtlığı ifade ediyorsa bunun orta yerini bulmak zorunlu değil. Zaten biz orta yeri bulmak ve denge sağlamak derken, vasat olmak derken fiziki ve yaratılış kurallarında değil sosyal hayatta denge ve uyum sağlamayı kastediyoruz. Mesela zengin ve fakir arasında vasat demek, orta yerde durmak demek ve dengeli düşünmek demek, zenginliği reddetmeden ve fakirleri de ezdirmeden orta bir yol bulmayı kastediyoruz. İşte vasat bir çözüm olarak zekat müessesesi ve İslam’da mevcut olan diğer yardımlaşma ve dayanışma müesseseleridir. Bunlar sadaka, fitre ve benzeri maddi yardımlaşma müesseseleri olduğu gibi, adalet ve takva üzere yaşamak,  doğru olmak, hoş görü ve tebessüm, fedakarlık, sıla-ı rahim, akrabaları korumak, düşkünleri hor görmemek ve kibirden kaçınmak gibi nice nice hasletlerdir. Bunlar vasat ümmet özelikleridir.

İşte bu saydığımız özellikler normal, tabi bir durumdur ve aşırılıklardan kaçınmaktır. Müslüman yardımsever ve cömerttir.  Ancak kendisi fakir olacak ve sağa-sola el açacak kadar da cömert olamaz. Hep denge ve orta kararda hareket eder. Bu duruma vasat durum denilir. Vasat demek ifrat ve tefritten kaçınmaktır aynı zamanda.

Müslüman her yerde ve her vakitte, her ortamda ve her mahfilde vasat olmak zorundadır. Müslüman ailesi içinde, toplum arasında, vatanında, ülkesinde, başka ülkelerde, işinde gücünde ve hasılı her platformda ve her mahfilde vasat davranışlar göstermek zorundadır. Vasat olmayan bir Müslüman, Allah’ın istediği bir noktada değildir.

Şimdi bu yazıda vasat insandan biraz bahsettik. Asıl bahsetmek istediğim bu değil esasında.

Bu yazıda vasat insandan değil de “vasat ümmet’ten bahsetmek istiyorum.

Kuran-ı Kerim’de “vasat ümmet olmaktan” bahsedilir. Tabi, vasat ümmet, vasat insanlardan oluşur.

Evet, Kur’an-ı Kerim’de üzerinde kafa yorulması ve saatlerce düşünülmesi gereken birçok ayet var. Ancak ne kadar az düşünüyoruz ve ne kadar az  kafa yoruyoruz. Gelin bugün nefsimiz istemese de ve nefsimiz tembellik etse de ona mukavemet edelim ve şu ayet üzerinde kafa yoralım. O ayette belirtilen “vasat ümmet” üzerinde tefekkür eyleyelim.

İşte bahsettiğim ayet:

“Böylece sizi vasat bir ümmet kıldık ki, insanlara karşı Şahitler olasınız. Peygamber de sizin üzerinize şahit olsun. Biz Peygambere uyanı, ökçesi üzerinde geri dönenden ayıralım diye, eskiden yöneldiğini (Kâbe’yi) kıble yaptık. Bu, Allah’ın doğru yola ilettiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı zayi edecek değildir. Şüphesiz Allah, insanlara şefkatli ve merhametlidir.”

(Bakara Suresi, 143)

 Bu ayetin tamamı üzerinde kafa yorduğumuz ve düşündüğümüz gibi yalnızca “vasat” kelimesi üzerinde kafa yoralım ve fikir jimnastiği yapalım. (Bu yazıda yalnızca “vasat ümmet” kavramına dikkat çekeceğim. O nedenle düşüncemi buraya yoğunlaştırdım)

Başta belirttiğimiz gibi yine belirtiyorum. Vasat insan olmak dediğimizde sakın dilimizdeki yanlış kullanımı anlaşılmasın. Çünkü dilimizde vasat insan denildiğinde basit insan anlaşılıyor. Bu doğru değil. Türk Dil Kurumu Sözlüğünde vasat teriminin karşılığı olarak da “orta” diye kısa bir tanım var.

Vasat, ifrat ve tefritin ortasıdır. Vasat, cimrilik ile savurganlığın ortasıdır. Vasat, zulmün ve mazlumluğun ortasıdır. Vasat, aklın ve kalbin ortasıdır.

Maksadımı yani kurtuluş ve umut olarak gördüğüm vasat ümmet noktasındaki açıklamalarımı biraz daha geliştirmek istiyorum.

İfrat bir işte aşırı gitmektir. Tefrit ise bir işte geri kalmaktır. Mesela, işte aşırı gitmek (ifrat) hırsla çalışmak ve Dünyaya saplanıp da Ahireti unutmaktır. İşte geri kalmak (tefrit) ise Ahiret işlerinden dolayı Dünyadaki görevlerini unutmak ve rızkını aramamak ve miskin miskin oturmaktır. İşte bu ikisi de yanlıştır. Doğrusu bu ikisi arasında ortada olmaktır. Bu da vasattır. Yani, Dünyaya da Ahirete de birlikte çalışmak ve gerektiği kadar önem vermek vasat olanıdır. Cimrilik ile savurganlık arası da cömertliktir ki bu da vasattır. Zulüm yapmak da, zulme razı olmak da bizim inancımızda yoktur. “Ne zulüm yapınız ve ne de zulme boyun eğiniz” diye bir emir duyarsanız ki, bu İslam’ın emridir ve vasat olanı budur. “Sırf aklımla hareket ederim ve kalbim (vicdanım) benim için anlam taşımaz” diyenler de yanlıştadır ve sapkındır. “Aklımı bir tarafa bırakırım ve yalnızca kalbime (vicdanıma) göre hareket ederim” demek de yanlıştır.  Aklı ve kalbi birlikte ve dengeli bir şekilde değerlendirip içimizdeki sese kulak vermeliyiz. İşte bunu yerine getiren kişi vasat olanı seçmiştir.

Evet özetlemek gerekirse, “ne zulmederiz, ne zulme boyun eğeriz. Ne cimrilik ederiz, ne savurganlık ederiz. Ne tamamıyla kalbimize uyarız, ne tamamıyla aklımıza uyarız. İkisinin arasında dengeli bir yolda ilerleriz.”

İşte vasat budur. Bizim hedefimiz de “vasat ümmet” olmak diye belirlenmiş olup takip etmemiz gereken yol belli ve varılmak istenen hedef bellidir.  övdüğümüz budur.

Vasat insan, dengeli, hayırlı, mantıklı, huzurlu ve ruhen sağlıklı insandır. Vasat insanlardan oluşan “vasat ümmet” de kurtuluşun ve umudun adresidir. Zaten Allah’ın muradı ve istediği de budur. Allah tüm insanlığın kurtuluşu ve umudu için çözüm belirlemiş ve bir ümmet halkeylemiştir ki bunun adı “vasat ümmet”, yani Ümmet-i Muhammed’tir.

“Kafirler istemese de Allah Nurunu tamamlayacaktır” ayeti kerimesinde geçen de budur.  (Saff Suresi, 8)

Kafirler vasattan ve vasat insanlardan hoşlanmazlar. Çünkü onlar hep aşırıdır. Münafıklar da aşırıdır ve onlar da denge üzere, adalet üzere ve Hak için yaşayanları sevmezler. İnsandaki nefis de vasattan hoşlanmaz. Çünkü nefis cimriliği sever. Nefis vasattan hoşlanmaz. Çünkü nefis yalnızca Dünyayı sever. Nefis vasattan hoşlanmaz. Çünkü nefis yalnızca keyfi ve eğlenceyi sever. Nefis vasattan hoşlanmaz. Çünkü nefis zulmetmeyi sever.

Halbuki vasat biraz eğlence çokça çalışma üzerine kurulu bir dengedir. Halbuki vasat az Dünya çok Ahiret düşüncesi üzerine oluşturulmuş bir yapıdır. Yani herşeye gereği kadar zaman ayırmak vasat olmaktır.

 Nefsimiz kibri ve enaniyeti sever. Halbuki vasat insan, “kibrini ve enaniyetini törpülemiş ve kendisini nefsinin ilham ettiği kötülüklerden arındırmış insandır.” Nefsimize hoş gelmese de, nefsimize zor gelse de, nefsimiz istemese de biz vasat insan olmak zorundayız. Çünkü Dünya ve Ahiret Mutluluğu vasat insan (dengeli, ılımlı, hayırlı, faydalı insan) olmaktadır.

Vasat insan, hem ferden ve hem de toplum olarak bir selamet vesilesidir. Vasat ümmet de tüm Dünya için bir selamet vesilesidir. Vasat ümmet tüm toplumlar için umudun ve kurtuluşun adıdır.

“Vasat insanlara ve vasat insanlardan oluşan Ümmet-i Muhammed’e selam olsun.”

Vasat ümmet Allah’in Nuru’dur.  O Nur tüm Dünya’yı aydınlatacaktır. Vesselam.

Ahmet Sandal

Exit mobile version