EHVEN-İ ŞER: TAMAM MI? DEVAM MI?
En kötü karar, kararsızlıktan iyidir. En kötü idare, idaresizlikten iyidir. En kötü sistem, sistemsizlikten iyidir. Ehven-i Şer, de zaten, kötülerin en hafifi demektir.
“En kötü karar, kararsızlıktan iyidir” diyen kişi ehven-i şer’i tercih etmektedir.
“En kötü idare, idaresizlikten iyidir” diyen şahıs ehven-i şer’e işaret etmektedir.
“En kötü sistem, sistemsizlikten iyidir” diyen bir adam ehven-i şer’den bahsetmektedir.
Şu anda yaşadığımız çağda, yaşanılan ve içinde bulunulan duruma, bu topluma, bu sisteme ehven-i şer olarak bakıyorum. Tabi ki, bu durum, bu toplum ideal ve istenilen bir durum değildir Yalnızca ehven-i şer’dir.
Mecelle diye bilinen ve Osmanlı’nın son döneminde geliştirilmiş bir hukuk kuralı vardır.
Mecelle, uzun ismiyle Mecelle-i Ahkâm-ı Adliyye, Osmanlı Devleti’nde 1868-1876 yılları arasında hazırlanan ve daha çok medeni hukuk, borçlar, eşya ve yargılama hukuku esaslarını içeren bir kanundur. Mecelle bir giriş 16 bölümden oluşur ve 1851 madde içerir. Mecelle, kendi çağında 13 yüzyıllık İslami fıkıh geleneği üzerinde inşa edildiği halde, maddeler halinde düzenlenmiş analitik ve pozitif bir hukuk sistemi oluşturma çabasıdır.
Bu yazıda uzun uzun Mecelle’den bahsetmeyeceğim, yalnızca Mecellenin önem taşıyan üç ilkesini sıralayacağım ve ehven-i şer ile ilgili de bir kural içeren bir hususu da dördüncü olarak belirteceğim.
1- Beraat-ı zimmet asıldır. (Hiç kimse hüküm giymediği müddetçe suçlu gibi muamele göremez. Herkes masum sayılır ta ki suçluluğu ispatlanana dek.)
2- Zaruretler memnu olan şeyleri mübah kılar. (Zaruret olduğu takdirde zararlı, yasak şeyler işlenebilir, ancak, zarar en az düzeyde tutulacak şekilde, yasak şeyler işlenebilir. Aç ve ölmekte olan bir kimse ancak bir günlük ekmeğini fırından çalabilir.)
3- Def’i mefasid celb-i menafiden evlâdır. (Zararın giderilmesi, faydanın elde edilmesinden önce gelir. Önce zararı gider. Daha sonra hukuk içinde helalinden faydalan.)
4- Ehven-i şerreyn ihtiyar olunur. (İki zararlı olandan, en az zararlı olanı tercih edilir. Ehven-i şer budur.)
Mecelle’den dört kuralı yazdık.
Ehven-i şer, tamam mı, devam mı? Derken kastımızı, yani bu yazının başlığında belirtiğimiz husus ile ilgili görüş ve düşüncelerimizi açıklayalım.
Ne kadar beğenmesek de, ortada bir kurallar bütünü ve bir düzen varsa ise bu kaostan ve karmaşadan iyidir. Her türlü düzen ve intizam, düzensizlikten ve nizamsızlıktan iyidir.
Düzen ve intizamın karşıtı anarşi ve kaostur ki, çapulculara yayar. “Bir Müslüman asla kaosa ve anarşiye taraftar olamaz.”
Osmanlı tarihinin en belirgin özelliği şudur: “Kaos ve anarşi çıkacağına, varsın, bir sert ve katı bir idareci, yani ehven-i şer, toplumu idare etsin.”
Osmanlı’da çok tartışılan bir kural var: “Devletin dirliği ve birliği Hanedan içinde için kardeş katli vaciptir.”
Kosova Harbi neticesi Sultan I. Murad şehid düşünce, vezir, kumandan ve âlimler Şehzade Bayezid’e biat edip, kardeşi Yakub Çelebi’yi derhal öldürmesini öğütlediler. Osmanlı tarihinde, ayaklanmadığı halde (14. Yüzyılda) devletin birliği ve dirliği için öldürülen ilk şehzâde Yakup Çelebi’dir. I. Ahmed saltanatında (17. Yüzyılda) hanedan veraset sistemini değiştirip kardeş katli kanununu kaldırmıştır. Yerine ailenin aklı başındaki en büyük üyesi padişah olur sistemini (Ekber ve erşad sistemi) getirmiştir. Buna göre 14 yüzyıldan, 17. Yüzyıla kadar, neredeyse 300 sene, “kardeş katli” dediğimiz ve Devlet’in birliği ve dirliği için öngörülen, müessese, uygulanmıştır. Bu müessese, yani, “fitne çıkmasın, kaos olmasın, kargaşa meydana gelmesin diye, Sultan olacak şehzade dışında Hanedan’ın erkek çocuklarının öldürülmesi, elbette ne vicdana, ne İslam’a, ne de imana uygun değildir. Ancak, bana sorarsan, “ehven-i şer” bir kural olarak uygulanmıştır. Daha sonra, zaman ilerleyip artık bazı gelişmeler oldukça ve Hanedan üyeleri içerisinden Padişah olacak şehzade için kural belirlendikten sonra, “kardeş katline” gerek kalmamıştır. Ancak, “kardeş katlinin” uygulandığı Osmanlı Saltanat günlerinde, yani en az 300 yıllık dönemde, uygulayıcılara yani Padişahlara sorsanız bunu Devletin birliği ve dirliği için, ehven-i şer saydıklarını, Devletin bekası için bu kuralı gerekli gördüklerini ve mecbur olduklarını söylerler.
Bu örneği, yani ehven-i şer, kavramını anlatırken, bu en aşırı ve en uç, vicdanları en rahatsız edici örneği niye verdim?
Ehven-i şer, Devlet bekasında ve toplum hayatında önemli bir yere sahiptir de ondan bu örneği verdim.
Osmanlı’nın son döneminde Ulu Hakan Sultan Abdülhamid Han (Allah ondan razı olsun) isteseydi, İttihat ve Terakki denilen bozguncu ve çapulcu teşkilatı yerle bir ederdi, ancak, “kardeşi kardeşe kırdırtmamak ve kaos çıkartmamak için Ulu Hakan Sultan Abdülhamid Han, ehven-i şer’i tercih etti ve İttihat Terakki’ye boyu eğdi. İttihat ve terakki ehven-i şer’dir.”
Evet, tekrar ediyorum. 1909 yılında, İstanbul üzerine emirsiz ve izinsiz şekilde gelen Hareket Ordusu’na karşı koymak için, Ulu Hakan Sultan Abdülhamid Han’ın emrinde yeterli sayıda asker ve mühimmat vardı. Ulu Hakan Sultan Abdülhamid Han kuvvete kuvvetle karşı koyma yolunu tercih etmedi, ehven-i şer’i tercih etti. O ehven-i şer, İttihat ve Terakki idi. Onlar da bu kuraldan istifade ederek (Ulu hakan Abdülhamid Han’ın şefkatli ve Devletin birliği için gösterdiği hassasiyetten istifade ederek) iktidara geldiler. Ve memleketi adeta kendi çiftlikleri gibi yönettiler.
Ulu Hakan Abdülhamid Han’ın bu tavrı, yani ehven-i şer’i tercih etmesi (kardeşi kardeşe kırdırtmamak için çekilmesi), esasında, son dönemdeki birçok Osmanlı Sultanı’nın tavrıdır. Osmanlı Devleti özellikle 1876’dan sonra, hiçbiri kardeş kanı akıtmadı. Durumu muhafaza etti.
Kardeş kanı akıtmamak ve kardeşi kardeşe kırdırtamamak bir Osmanlı tavrından önce ve İslami bir tavırdır. Burada da uygulan metot, ehven-i şer’i tercih etmektir.
Biz dahi, asla ve asla, hiçbir yerde ve hiçbir şekilde, insanlarımızın ve toplumumuzun bulunduğu mevcut halden daha da aşağı bir hale düşeceğini bir ihtimal olarak görürsek, asla ehven-i şer’i tercih etmekten vazgeçmeyiz. Bu noktada “ehven-i şer’e devam” deriz.
Ancak, ehven-i şer’in vakti dolmuşsa ve daha iyi bir nizam, daha mükemmel bir intizamın vakti gelmişse, “ehven-i şer’e tamam” deriz
Vesselam.
Ahmet SANDAL

AHMET SANDAL
YORUMLAR