Bu yazıda hiçbir Bakanlık ismi vermeden, yalnızca işletme mantığı ve optimum büyüklük açısından Bakanlıkların nasıl bir yapıda kurulması gerektiği hakkında görüş ve düşüncelerimi açıklayacağım.
Öncelikle optimum işletme büyüklüğü nedir? Onu tanımlayalım.
Optimum İşletme Büyüklüğü: “Üretim faktörlerinin en akılcı ve en kârlı olarak kullanılabildiği işletme büyüklüğüne optimum işletme büyüklüğü denilir.”
Üretim faktörleri, doğa, emek, sermaye ve müteşebbisten oluşur. Bu dört unsurun birleşmesiyle bir işletme kurulmuşsa, bu işletmenin büyüklüğü artırılarak, belli aşamadan sonra kârlılık ve verimlilik artırılamıyorsa, işte orada durmak gerekir. Kârlılığın ve verimliliğin en yüksek olduğu yerde optimum işletme büyüklüğü kurulmuştur.
Teorik olarak açıkladığımız bu hususları gelin bir örnekle açıklamaya çalışalım:
4 dönümlük kapalı alanı, 10 dönüm açık alanı, 8 işçisi olan ve iki müteşebbisten oluşmuş 500.000 TL sermayeli bir işletmeniz olsun. Bu özellikteki bir işletmeninizin aylık kârı 5.000 TL olsun. İşletmenizi büyütmek istiyorsunuz ve 2 dönüm daha arsa satın alıyorsunuz. Kapalı alanı 4 dönüme, işçi sayısını 12’ye ve sermayeyi de 600.000 TL’ye çıkardığınız hâlde, kârlılığı 5.500 yapamıyorsanız ve verimliliği de artıramıyorsanız işte sizin ilk kurduğunuz andaki işletme büyüklüğü optimumdur. Yani en uygundur.
İşletme büyüklüğünde optimum değer, en çok tarım sektöründe geçerli olsa da, başka sektörlerde de ve özellikle de kamudaki bakanlık yapılandırmalarında da bu kavramı ön planda tutarak hareket etmek mümkündür.
Şimdi diyeceksiniz ki, kamudaki bakanlık yapılandırmalarında kârlılık mı var ki, Devlet Daireleri kâr esasına göre mi çalışıyor ki, kamu kurumlarında etkinlik ve verimlilik yalnızca 5018 sayılı Kanunda kalmış birkaç terim diye itirazlarda bulunabilirsiniz.
Elbette bu kavramı Bakanlıklarda işletmecilik mantığıyla ve kârlılık bakış açısıyla uygulayamayız, ancak, bir mihenk, bir değerlendirme aracı olarak kullanabilirsiniz.
Nasıl mı?
İşte şöyle:
Bir Bakanlık yapısı, insan kaynağı, fiziki yapı, bütçe, mevzuat, teşkilat ve yöneticilerden oluşur. Bu bileşenlerden müteşekkil bir Bakanlık yapısında, iş ve işlemlerin takip, koordinasyon ve yerine getirilmesinde belirli bir mantık ve belirli bir etkinlik sağlanmışsa işte bu optimum bir yapıyı gösterir.
Bunun tam tersi, Bakanlık iş ve işlemlerinin takip, koordinasyon ve yerine getirilmesinde istenen bir düzey yakalanamamışsa o Bakanlığın büyüklüğü ve yapısıoptimumda değildir.
Şimdi diyeceksiniz ki, bir Bakanlığın iş ve işlemlerinin takip, koordinasyon ve yerine getirilmesinde istenen düzeyin yakalanmadığı, yani Bakanlığın yapısının optimumda olmadığı nasıl anlaşılır?
Sorunun cevabı çok kolay.
Çalışanların en etkili, en ekonomik ve en verimli şekilde çalıştırıldığı, fazla mesaiye bırakılmasına ihtiyaç olmadığı, gece geç saatlere kadar Bakanlıkların ışıklarının açık bırakılmadığı, iş ve işlemlerin yerine göre yetki ve görev devriyle, hızlı bir şekilde merkezden taşraya kolayca aktarıldığı, ya da üst amirden alt amirlere doğru yetki ve görevlerin en pratik şekilde devredildiği ve böylece kurumsal yapıdan kaynaklanan gecikmelerin ve şikayetlerin en aza indirildiği, hiçbir savurganlığın olmadığı bir bakanlık yapısı en optimumdur. Bunun tersi bir Bakanlık yapısı elbette optimum değildir.
Yine optimum Bakanlık yapısıyla ilgili açıklamalarda bulunalım: “Fazla ve gereksiz mevzuatın olmadığı, fazla ve gereksiz birim ve organizasyonların bulunmadığı, fazla ve gereksiz eleman ve personelin ortalıkta dolaşmadığı, fazla ve gereksiz bina ve araç-gerecin mevcut olmadığı Bakanlıklar optimumdur.”
Bir de gizli işsizlik konusu var. Yazımızın sonunda gizli işsizlikten bahsedelim: “Gizli işsizlik, bir işletmede çalışan sayısı artırıldığı halde üretimde herhangi bir artışın olmamasıdır. Ya da bir işletmede çalışan işçi sayısı azaltıldığı halde üretimin artmasıdır.” İşte bu iki durum mevcut ise o işletmede gizli işsizlik vardır.
Şimdi şu hususu net olarak belirteyim. Ülkemizdeki birçok Bakanlıkta çalışan sayısı artırıldığı hâlde, etkinlik ve verimliliğin artırılamadığı ya da çalışan sayısı azaltılmış olsa da etkinlik ve verimliliğin artmış olduğu çok ilginç bir gerçektir. Bu husus da birçok Bakanlıkta gizli işsizliğe işaret eder.
(Not: Elbette biz Bakanlık yapısı temelinde değerlendirme ve görüşlerimizi açıkladık. Esasında Bakanlık yapısında olmasa da birçok kamu kurum ve kuruluşlarında da aynı sorunlar mevcuttur.)
Sözü fazla uzatmayalım. Optimum işletme büyüklüğü mantığıyla Bakanlıklarımızı ve tüm kamu kurum ve kuruluşlarımızı yapılandıralım. Aksi halde etkinsizlik ve verimsizlik sözkonusu olacaktır.
Ahmet SANDAL