Her sabah işe giderken yanından geçtiğim, küçük uyduruktan bir park var. İçerisinde birkaç ağaç, birkaç oturacak bank var.
Kimsenin oturduğunu ve dinlendiğini görmedim o parkta. Çünkü konumu ne oturmaya, ne de dinlenmeye uygun! İşlek bir yol kenarı olduğu için gürültü de çok, egzoz gazı da çok.
Ve bu parkın yola bakan köşesinde Suriyeli bir dilenci kadını, kucağındaki bebeği ve trafikte duran araç içerisindekilere kağıt mendil uzatan 10-12 yaşlarındaki kızını her gün görüyor ve hüzünleniyorum.
Ne soğuk, ne sıcak dinliyorlar, o parkın kenarında her gün bekliyorlar. Okulda eğitimde olması gereken o kız çocuğu her gün o sokağın başında, trafiğin içerisinde sabahtan akşama kadar araç içerisindekiler kağıt mendil uzatarak geçim sağlamaya çalışıyor. Bu utanılası tabloyu 2 yıldır her sabah görüyorum. Elimizden bir şey gelmiyor. Bir taraftan hüzünleniyor, bir taraftan utanıyoruz.
Suriyeli küçük boylu, esmer tenli, zayıf bedenli o dilenci kadın her geçen gün daha da çöküyor. Hayatın ağırlığı, kapitalist sistemin acımasızlığı nice nice zavallı kadınlarımızı çöktürdüğü gibi o zavallı kadını da çöktürüyor.
2-Süpermarketlerde kasiyer olarak saatlerce iki büklüm çalıştırılan kadınlar, trilyonluk markalara ait mağazalarda müşteri beklerken sabahtan akşama kadar ayakta beklemek zorunda kalan kadınlar, taşeron işçisi diye en ağır işlerde çalıştırılan kadınlar, evlerde sabahtan akşama kadar temizlik yapmak zorunda kalan ve “pencerenin dışındaki bir tozu alacağım” diye her türlü tehlikeye katlanan kadınlar, aile bütçenize katkı için çalışıyorsunuz. Katkınız değerlidir. Ancak, kapitalistin gözünde hiçbir değeriniz yok. Kapitalizm sizin en büyük düşmanınızdır. Düşmanını iyi tanı. Sizi sabahtan-akşama kadar en zor şartlarda çalıştırırlar, ancak üç-beş kuruş ücret verirler.
Bizi bu kapitalist düzene boyun eğdirenler utansın.
3-İşyerinde tacize uğrayan, tacize uğradığı halde ekonomik sebeplerle buna katlanan ve kimseye açıklayamayan emekçi kadınlar, tahmin ediyorum ki sizler de sayıca çoksunuz. Ancak, kimsenin gündeminde yoksunuz.
İşyerinde mobbing mağduru nice nice emekçi kadınlar var. Kimi zaman sözle, kimi zaman davranışla, kimi zaman bir bakışla sizi de ezer geçerler. Bulduğunuz işin hatrına sizler de katlanırsınız.
Sizler de kapitalist sistemin mağdurlarısınız.Kapitalizm denilen rezil sistem, bireyi küçültür ve bir makinanın dişlisi gibi görür ve o dişililer arasında en çok da kadınlar ezilir.
4-Eşinin zulmüne katlanan kadınlara ne demeli! Dengesiz, izansız, egoist ve alçak ruhlu nice erkek var ki, bırakın onları bir kadınla evlendirilmeleri, kadınların 20 metre yakınından geçmeleri yasak olması gereken o erkeklerle evli kadınlara ne demeli!
Evlenmeden önce kuzu gibi görünüp evlendikten sonra kurtluğunu açığa çıkaran erkeklerle evli kadınlara acıyorum. Yüce Rabbim yardım eylesin.
5-Küçük yaşta evlendirilen kadınlar tarihlerden beri en büyük dert. Ancak, bu çağda bu derdin azaldığını düşünüyorum. Yine de Ülkemizin bazı bölgelerinde ve Dünya’nın da fakir Ülkelerinde bu sorunun mevcut olduğunu düşünüyorum.
Bu sorunun da ortadan kalkması en büyük dileğimizdir.
6- Kocasının işsizliği ya da maaş azlığı içerisinde, geçim zorluğu ile ekonomik sıkıntı içerisinde yaşayıp da çevresindeki zenginlere imrenen ve onlar gibi bir hayat hayali içerisinde yaşayan nice kadınlar! Sizin durumunuzu iyi bilirim.
Çünkü,benim Ailem yoksuldu. Babam bazen iş bulsa da bazen iş bulamazdı. Marangoz olan Babamın işleri benim gençlik yıllarımda çok iyi değildi. İş bulamazdı ve iş bulsa da hakettiği ücretini alamazdı. Fakirlik içerisinde çocukluk ve gençlik yılları geçirdim. Sabahları ekmek parası için, yalnızca peynir ve zeytin almak için İshak Dayımdan borç para istemeye giden Annem gözümün önüne geliyor halen.
Ah Anacığım ah! Ah Anacığım ah! 1 yaşında Babanı kaybettin ve yetim kaldın. Çocukluk yılların fakirlik ve garibanlık içerisinde geçti. 16 yaşlarındayken evlendin. 1958 yılından itibaren (büyük çocuklarının iş-güç sahibi olmalarına kadar) geçen sürede, yani 1990’lı yıllara kadar ekonomik yönden oldukça zorluk yaşadın. Daha sonra bütün çocuklarının iş-güç sahibi oldukları 2000’li yıllardan itibaren müreffeh ve eskiye göre daha bolluk içerisinde yaşamaya başladın. Bu sefer de (bolluk içerisindeki hayatın çok sürmeden) 2007 yılında vefat ettin. Zaten vefat etmeden önceki son 2 yılı da kanser hastalığının acısı ve zorluğuyla geçirdin.
Burada şunu belirtmek istiyorum: Annem en azından son 10-15 yılını rahat ve bolluk içerisinde geçirdi. Ben buna, Elhamdülillah diyorum.
Anacığım, hep “Allah sonu gelen (yani çile ve dertleri biterek rahata, bolluğa kavuşan) Kullarından eylesin” diye dua ederdi. Duası kabul oldu. Allah cümlemizin sonunu hayırlı, uğurlu, bol rızıklı, sağlıklı ve mutlu eylesin. Tüm günlerimizi bu şekilde eylesin. Amin.
7- Daha çok şey yazabilirim ve kadınlarımızla ilgili çok hususu gündeme getiririm. Ancak uzatmak istemiyorum ve aşağıdaki sözlerimle bu yazıyı noktalıyorum.
“Kadınlarımız eskisinden daha zor günler geçiyor ve erkek şiddetine daha fazla maruz kalıyor.” Bilinçsiz erkekler ve zorba insanlar günümüzde çığ gibi büyüyor. Bunların zararları en fazla da kadınlarımıza oluyor. Allah başta kadınlarımız olmak üzere bu zorbaların şerrinden hepimizi korusun. Amin.
Kadınlarımıza da şu tavsiyede bulunuyorum: “Devir değişti, insanlar azgınlaştı, Lütfen, çok çok dikkatli olun ve herkesi insan sanmayın. Belki görünüşte size insan gibi gelebilirler, ancak bazı insanların içi canavardan daha canavardır. Bu bahsettiğim canavarlardan uzak durun.”
Bu duygu ve düşüncelerle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyor ve son söz olarak başlıktaki yazıyı haykırıyorum:
“Kadınları mutlu olmayan bir Ülke mutlu olamaz.”
Ahmet SANDAL
YORUMLAR