Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
AHMET SANDAL

KAMU YÖNETİCİLERİ VE VATANDAŞLAR ARASINDA EMPATİ Mİ, SEMPATİ Mİ?

Zaman zaman sosyal medyada gündem olduğu takdirde “vatandaş ile girdiği yanlış diyalogdan dolayı” filanca kaymakam, filanca vali, filanca mülki amir hakkında şu işlem, bu işlem başlatıldı diye haber görüyoruz. Olayın bu kadarını dikkate alarak, konunun temeline inmiyoruz. Maalesef, olaya hep kısmi bakıyoruz, resmin bütününü göremiyoruz. Soruşturma açılsa ne olur, açılmasa ne olur? İşlem başlatılsa ne olur, başlatılmasa ne olur. Sorun asıl bunlar değil.

Resmin bütününde şu var.

“Vatandaş ve kamu yöneticileri arasında empati ve/veya sempati ilişkisine çok da fazla kafa yormuyoruz.”

Ne vatandaş kendisini kamu yöneticisi yerine koyup, ne de kamu yöneticisi kendisini vatandaş yerine koyup empati yapmıyor.

Sorun burada!

Empatinin yanında bir de sempati var. Acaba vatandaş ve kamu yöneticileri arasındaki sempati ne alemde? Sempati oldukça yoğun bir şekilde yaşanıyordur. Ben böyle düşünüyorum. Ancak şurası da var. Belki her kamu yöneticisi vatandaşa sempati duymuyordur. Ya da belki her vatandaş kamu yöneticisine sempati duymuyordur. Ancak vatandaş ile kamu yöneticisin arasında sempatinin çoğunlukla var olduğunu tahmin ediyorum. 

sandal

Kamu yönetiminde vatandaşlar ile yöneticiler arasında empati ve sempati ilişkisinin önemli olduğunu düşünüyorum. Bu hususlara dikkat çeken bir yazı yazmak gerekli ve bu yazıda ben de kamu yöneticileri, vatandaş, empati ve sempati bağlamında görüşlerimi, esasta görüşten daha çok, müşahedelerimi sunacağım.

Önce şu empati ve sempati nedir onu bir görelim.

Empati, bir olay, bir durum esnasında, kendinizi karşıdaki insanın yerine koymak ve “ben onun yerinde olsaydım ne hissederdim” diye düşünmektedir. Empati “açı değiştirmek, bakış değiştirmektir.” Diğer insanları anlamaya çalışmanın en zirve halidir. Başka insanların ne düşündüğünü anlamanın en kestirme ve en doğru yolu empati yapmaktır.

Sempati kavramı da empatiye yakın olsa da çok önemli nüans vardır. Sempati, karşıdakini anlamaya ve kendinizi onu yerine koymadan, sırf merhamet ya da şefkat gibi insanı duygularla, acıyı, sorunu paylaşma duygusudur.  

Empati ve sempati farkını şu örnekle daha iyi anlayabiliriz.

Bir arkadaşınız bir imtihanı kaybetmiş olsun. O imtihan ile o yerde işe girecekken o iş imkânınından mahrum olduğunu düşünelim. Empati yapan kişi, arkadaşına şöyle seslenir: “Seni anlıyorum. Oldukça zor bir durum.” Sempati yapan kişi ise arkadaşına şöyle seslenir: “Sana üzülüyorum. Oldukça zor bir durum.”

Bu örnekte görüldüğü gibi, bir kişinin durumunu anlamak empati, bir kişinin durumuna üzülmek sempatidir. Görüldüğü gibi, esasında ikisinde de “oldukça zor durumda olanla ilgilenmek var.” Bu nokta itibariyle sanki empati ve sempati arasında fark yokmuş gibi düşünebilirsiniz. Bu kadar basit değil tabi. İkisinin arasında çok büyük fark var.

Birincisinde yani, empatide “içselleştirme ve durumu adeta birebir yaşama vardır.” Sempatide ise “birebir yaşama yoktur.”

Nasreddin Hoca bir tefekkür insanı ve büyük âlimdir. Her fıkrası bir ders mahiyetinde olduğu, gibi her fıkrasında çağımıza ışık tutan yön vardır. Nasreddin Hoca, bir gün evinin damında kar kürerken, birden kendisini yerde buluyor. Nasreddin Hoca’nın damdan düştüğünü görenler koşup da yanına geliyor. İçlerinden biri Hocam, “sana doktor getirelim, senin halinden en iyi doktor anlar” diyor. Nasreddin Hoca da, “hayır beni en iyi doktor anlamaz. Beni en iyi damdan düşen anlar. Bana damdan düşen birini getirin” diyor.

Bu fıkradan çıkan sonuç şudur. Nasreddin Hoca’nın damdan düştüğünü görüp de başına toplananlar ya da onu tedavi etmek için gelen doktor, olsa olsa sempati yapar. Ancak, damdan düşen bir kişi Nasreddin Hoca’nın yanına geldiğinde empati yapar. Çünkü aynı acıyı birebir yaşadığı için empati yapar ve aynı zamanda sempati duyar.

Bu durumda bir sonuca varmış bulunuyoruz. Her empatide sempati de vardır. Ancak, her sempatide empati olmayabilir.

Şimdi bu örneklerden asıl konumuza dair söyleyeceklerimize gelelim. Kamu yöneticileri ve vatandaşlar arasında empati mi, sempati mi? Ya da her ikisi mi?

Yukarıda açıklamalardan sonra bu sorunun cevabını vermek kolaylaşmıştır.

Kamu yöneticileri ve vatandaşlar arasında öncelikle empati şarttır. Zaten empati var ise, ardından sempati kendiliğinden gelir.

Vatandaşlar bir durum, bir olay olduğundan hemen suçlamaya ve şikayete değil de, durumu, olaya anlamaya çalışmalı ve kendisini kamu yöneticisinin, valinin, kaymakamın, müdürün, başkanın yerine koymalıdır. Fevri ve ani davranışlardan uzak durmalıdır. Ondan sonra, tatmin olmazsa, gerekli şikayeti yapmalı, lazım olan neyse onu yerine getirmelidir.

Kamu yöneticileri, kaymakam, vali, müdür, başkan da bir olay ve durum olduğunda kendisini vatandaş yerine koymalıdır ve empati yapmalıdır. Fevri ve sert davranışlardan kaçınmalıdır.

Sempati ve empati, daha doğrusu, öncelikle empati her yerde bize gerekli olandır. Empati toplumun her ferdinde yer bulmalıdır. Bir olay vuku bulduğunda, bir durumla karşılaşıldığında kesinlikle, fevri ve ani hareketler yerine, empati cihetine gidilmelidir. Zaten empatinin içerisinde sempati, yani sevgi ve merhamet vardır.

Özellikle ailede empati, sevgi, merhamet çok mühimdir. Herkes öncelikle karşısındakini anlamaya çalışmalı ve kendisini karşısındakinin yerine koymalıdır.

Yazımı Sevgili Peygamberimiz Efendimiz (asm) Hzç Muhammed’in şu Hadis-i Şerif’i ile bitiriyorum: “Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi, başkasına yapma!”

Hem kamu yöneticileri, hem vatandaşlar, hem de tüm toplumun fertleri olaya ve her duruma bu Hadis-i Şerif doğrultusunda bakmalıdır. Bu açıdan bakarsak, Sevgili Peygamberimizin emrine tabi olursak, sorun kalmaz. Vesselam.

Ahmet SANDAL

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER