Ne sözler söylendi Kudüs ve Filistin için, ne ağıtlar yakıldı bu ikisi için. Kudüs ve Filistin neye benzer bilir misin? Debdebeli, şahşahalı ve saltanatlı bir Dünya’da bir öksüz, bir yetim gibi durur. Ya da şöyle bir tanım yapalım: “Komşuları lüks ve şatafat içerisindeki bir mahallede, asil ve soylu, ancak gariban, yıkık, dökük bir ev ve içerisindeki masumlar gibi durur.”
Kudüs için bir ünlü şair “gökte yapılıp, yeryüzüne indirilen şehir” diye bir övgüde bulunuyor.
Kudüs, övgülerin şehridir. Evet, en başta bunu belirtelim. Yukarıdaki övgüyü dile getiren Sezai Karakoç da, Kudüs’ü birçok mısraında yürek sesiyle anlatmıştır.
Şairlerin gücü de neyi yazdığından çok, neyi övdüğünden gelir. Sesi ve kalemi güçlü şairler, vicdanı ve izanı temiz şairler Kudüs için kayıtsız kalmamışlardır. Asla da kalamazlar.
Çünkü, Kudüs sırdır. Ve sırları en çok da şairlerden sor.
Şiirlerinde Filistin dramına yer veren Arap Şair Nizar Kabbani de Kudüs’ü dile getirmiştir.
Nizar Kabbani hem Filistin’e, hem Kudüs’e ağlamış ve bunu sanki bir ağıt gibi mısralarında dile getirmiştir.
Ey Kudüs ey kentlerin acılısı
Ey göz kapakları arasında kabaran büyük
gözyaşı damlası
Kim durdurur düşmanları
Sana karşı ey dinlerin gerdanlığı
Kim siler kanları duvar taşlarından
İncil’i kim kurtarır
Kur’an’ı kim kurtarır
Kim kurtarır İsa’yı İsa’yı öldürenlerden
İnsanı kim kurtarır
Ey Kudüs ey kentim
Ey Kudüs ey sevgilim
Nizar Kabbani bir şiirinde de Filistin için de seslenir. O şiirde Arap yöneticilerini, petrol şeyhlerini yerden yere vurur.
“Ey petrolün prensi! Debelen zevklerinin çamurunda Çapkınlıklarınla debelen bir silgi gibi Petrol senindir, sık onu sevgililerin ayakları üzerine Paris’teki kırmızı geceler, insafını öldürdü senin.”
Arapların petrol zengini kralları, eğer Filistin ve Kudüs meselesine karşı bigane kalıyorlarsa, zulme sessiz kalıyorlarsa, her insaflı şair eleştirir, hatta eleştirmekten öte lanetler. Ben de bir şair olarak, Filistin Davasına gözlerini kapatan, Kudüs’teki, Mescid-i Aksa’daki zulme seyirci kalan tüm zengin Arap Krallarını, tüm zengin Arap Yöneticilerini lanetliyorum. Zenginliğinize zenginlik kattığınız petrolde boğulun, inşallah.
Birkaç sene önce vefat eden Ünlü Şair ve Yazarımız Nuri Pakdil de Kudüs’e sevdalanmıştır. Birçok yazısında, birçok şiirinde Kudüs’e yer vermiştir. Pakdil bir şiirinde şunları haykırır:
Gel
Anne ol
Çünkü anne
Bir çocuktan bir Kudüs yapar
Adam baba olunca
İçinde bir Kudüs canlanır
Yürü kardeşim
Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin
Nuri Pakdil gibi Kahramanmaraşlı ve o da Yedi Güzel Adam’dan birisi Cahit Zarifoğlu da Filistin ve Kudüs Davasına sevdalıdır. Rahmetli Cahit Zarifoğlu bir şiirinde şöyle seslenir:
Çıplan dünyadan çıplan ve gövdenden
O büyülü çiçekleri yol arın bir kere
Başını eğmiş zalimleri dinlersin
Dersin ‘lokmam ellerinde’
Filistin bir sınav kağıdı
Her mü’min kulun önünde
De gerçeği yaz: Hakikat şehitliğe koşmaktır
De isyan çağır yolun açılır cennet köşelerine
Hep Yedi Güzel Adam’dan örnek veriyorsun diyeceksiniz de, bir Yedi Güzel Adam Şairi de Akif İnan’dır. O da Mescid-i Aksa için duygu ve düşüncelerini şöyle anlatıyor:
Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu
Varıp eşiğine alnımı koydum
Sanki bir yer altı nehri çağlıyordu
Kudüs ve Filistin üzerine binlerce şair, onbinlerce şiir yazmıştır. Yazımızın hacmini uzatmamak için başka şairlerin bu husustaki şiirlerine yer veremiyorum.
En son olarak âcizane bir şair olarak kendi yazdığım Kudüs ve Filistin şiirlerine yer vererek yazımı noktalıyorum.
Kudüs için yazdığım bir şiirimin tamamını burada sizlere sunuyorum:
KUDÜS NE OLUR BAKMA BÖYLE
Kudüs sen ezeli bir sevdasın içimde.
Görmek ne acı seni, hüzünler içinde.
Aklım sorularda, nasıl, neden, niçinde.
Böyle mahzun mahzun bakma, bakma ne olur!
Kudüs sen benim imanım, aşkım, inancım.
Yüz yıldan fazladır bu ağrım, dinmez sancım.
Suç senin değil, bu benim hatam, utancım.
Böyle üzgün üzgün bakma, bakma ne olur!
Kudüs dengedir, Dünya olsa da ayarsız.
Egemen güçler Bize tam zıt ve uyarsız.
Ümmet bölük-pörçük, ilgisiz, duyarsız.
Böyle durgun durgun bakma, bakma ne olur!
Kudüs, Mekke, Medine ve İstanbul bizim.
Hepsinde gururum, Türk ve Osmanlı izim.
Sen benim kutsalım, sen benim Azizim.
Böyle masum masum bakma, bakma ne olur!
Kudüs, sabret, sana bir fatih gelecektir.
İşte o gün Dünya’ya talih gelecektir.
Sabret ki sonrası bir salih gelecektir.
Böyle mazlum mazlum bakma, bakma ne olur!
Kudüs ne olur bakma böyle, ne olur bakma böyle!
Şu garip, şu çileli, şu ezik gönlümü yakma böyle!
(17 Kasım 2019)
Evet, bu şiirimi bundan iki yıl önce yazdım.
Bundan 15 yıl önce yani 2006 yılında, “Filistin’de Bebek Olmak” başlıklı bir şiir yazmıştım.
O şiiri, Alçak Siyonistlerin, Terörist İsrail’in, 10 günlük bir bebeği, attığı bombalar altında katletmesinden sonra yazmıştım ve o şiirin bir bölümünde şöyle sesleniyorum
Ey Osmanlı bırakıp nere gittin?
Baksana ağlıyor, Orta-doğu, Filistin.
Zulüm zirveye çıktıkça çıkıyor,
Müslüman analar ağladıkça ağlıyor.
Haberler geliyor, hep, hep daha kötü,
Filistin’deki o be-bek, daha on günlüktü.
Şiirim böyle devam ederken, en sonunda şu seslenişim göklere yükseliyor:
Akdimiz var, Siyonist güçler çökertilecek,
Bu sana sözümüz olsun, on günlük bebek.
Sanmayın ki, bu pısırıklıkta, bu mümkün değil,
Şafak doğdu artık, artık zaman, dün değil.
Şehadet şerbeti içti bebek, ana sütü içer gibi,
Bekliyor, bekliyor Siyonistleri cehennemin dibi.
Evet, Filistin meselesi, evet Kudüs sevdası biz Şairlerin yüreklerinde pınar değil, nehir değil, adeta çağlayandır. Adeta derya, denizdir. Kudüs için, Filistin’deki zulmün durması için canımı veririm. Bunu açıkça ifade edeyim.
Şunu da açıkça belirteyim. Ben daha bir çocukken Kudüs’ü sevdim. Sanki imanımın bir cüzü, adeta imanımın bir parçası olarak gördüm. Bunda elbette hikmet vardır.
Vesselam.
Ahmet SANDAL
YORUMLAR