Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
AHMET SANDAL

PEYGAMBERLER VE DEVRİMCİ RUH

PEYGAMBERLER VE DEVRİMCİ RUH
Şunu baştan belirteyim. “Bütün Peygamberler devrimcidir. Yani cahiliye toplumunu deviricidir. Her Peygamber yeni bir toplum inşa edicidir. Peygamberlerin inşa ettiği toplumu bir eve benzetecek olursak, dört bir köşesinde, 1)İman, 2)Ahlak, 3)Adalet, 4) Hasenat bulunur. Toplum bu 4 temel üzerinde ihya edilmeli ve hayat bulmalıdır.

İman, ahlak, adalet ve hasenatın asıl nüvesi, çekirdeğidir. Ahlak, adaletin ve hasenatın nüvesi, çekirdeğidir. Adalet (doğruluk), hasenatın (iyiliğin) nüvesi, çekirdeğidir. Böylece bir kökten neşet eden gövde, dallar, yapraklar ve çiçekler gibidir iman, ahlak, adalet ve hasenat. Ağacımızın kökünde iman, evimizin temelinde iman var.

İşte bu örneklerle anlatmaya çalıştığımız iman, ahlak, adalet ve hasenat tüm Peygamberlerin inşa ettiği toplumların asıl özelliğini, esas karakterini oluşturur. Peygamberler bu 4 esası alarak devrimci bir ruh ile toplum inşa ederler, ölü toplumu ihya ederler. Peygamberler ölü, yani cahiliye toplumunun mevcut halini kabul etmezler, duruma razı olmazlar.

Bizde bu 4 temeli esas almalıyız ve içinde bulunduğumuz toplumun fertlerini Hak, hukuk, huzur, güven ve refah içinde yaşatmak için uğraşmalıyız. Bir toplumda Hak, hukuk, huzur, güven ve refah yoksa, “ne yapalım, elimizden bir şey gelmiyor, biz de bu topluma ayak uyduralım” dememeliyiz. Elimizden geldiğince, gönlümüzün yettiğince çalışmalı, çaba göstermeli ve cahiliye toplumunu ıslah etmeliyiz. Bunun için bize tek bir şey gerekiyor. O da “devrimci bir ruhtur.”

Devrimci ruha sahip olan bir Müslüman toplumdaki bozukluklara seyirci kalmaz. Müdahale eder, mücadele eder. Yani oturup da beklemez, “yemek hazırlansın, ağzıma konsun” demez.

Şunu aklınızdan çıkarmayın. Hiçbir Peygamber hazıra konmamış ve mücadelesiz bir yere gelmemiştir.

Cahiliye toplumu içinde “ben sizden ve kurduğunuz bu cahiliye nizamınızdan rahatsızım” diyerek meydana çıkan Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed (asm), Hazreti Nuh (as), Hazreti İbrahim (asm), Hazreti Musa (as) ve Hazreti İsa (as) ile hasılı bütün Peygamberlerimize “altın tepsi içinde başarı” sunulmamış ve cümlesi zorlukların üzerine kararlılıkla yürümüşler, başarıya giden yolda ne gerekiyorsa icra etmişlerdir. Bu yolda düsturları azim ve kararlılık ile sabır ve şükür olmuştur.

Gözünüzü kapatıp tefekkür edin.

Sevgili Peygamberimiz (asm) “ben Peygamberim” diye meydana çıktığında Ebû Lehepler’in, Ebû Cehiller’in egemen olduğu bir toplumun tepkisini, azgın topluluk karşısında “gemi inşa eden” Hazreti Nuh’u (as), “putlardan nefret ederim” diyerek her bulunduğu mecliste görüşünü açıklayan Hazreti İbrahim’i (as), “azmış, sapıtmış Firavun’a git ve onun yanlışı bırakıp Hakkı seçmesini tebliğ et” görevini alan Hazreti Musa’yı (as) ve alçak sinsi Yahudiler içinde “yapayalnız” Hazreti İsa’yı (as) düşünerek bir empati yapın.

Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed (asm), Hazreti Nuh (as), Hazreti İbrahim (asm), Hazreti Musa (as) ve Hazreti İsa (as) ile hasılı bütün Peygamberlerimiz cahiliye toplumu ile mücadele etmiştir. Hiçbir Peygamber içinde bulunduğu cahiliye toplumu ile uzlaşmaya gitmemiş ve vakti saati geldiğinde “devrimini” gerçekleştirmiştir.

Peygamberlerimiz devrime giden yolda, “azim ve kararlılık ile sabır ve şükür” ile hareket etmişlerdir. Biz dahi aynı çerçevede hareket etmeliyiz.

İçinde yaşadığı cahiliye toplumundan rahatsız olmayan bir Müslüman, devrimci fikirler taşımayan bir Mü’min düşünemiyorum.

Yani şunu söylemek istiyorum. Toplumdaki bozukluklara seyirci kalma. Rahatsızlığını dile getir ve onlardan, yani toplumdaki ahlaksızlıklardan kurtulmanın yollarını ara. Hiçbir şey yapamıyorsan “bizzat.” Yani içinde rahatsızlık duy ve buğz et.

Gelin hep birlikte Sevgili Peygamber Efendimizin (asm) Hadis-i Şerif’ine kulak verelim:
“Bir kötülük gördüğünüz zaman onu elinizle düzeltin, elinizle düzeltemezseniz dilinizle düzeltin, dilinizle de düzeltemezseniz kalbinizle buğz edin.”

Toplum bozuk. Biz de bu bozuk toplum içinde elbette tehlike içindeyiz. Zorluklar içerisindeyiz. Bu ahvalde Allah’tan hayır isteyelim. Aynen Hazreti Musa’nın istediği gibi.

“Rabbim! Doğrusu bana indireceğin hayra muhtacım” (Kasas Suresi, 24)

Aczinin farkında olarak yalvardı Musa.
Bu Garip de keşke aczinin farkında olsa.
Keşke bu Garip’in duası da yerini bulsa.
Evi, yurdu, tüm ruhu, hep hayırlarla dolsa.

(Bu 4 mısra Bu Gariban Ahmet Sandal’ın duasıdır. Kabul ola inşallah)

Buraya kadar 4 temel üzerinde geldik. Bunlar olumlu ve sağlam temeller. Şimdi bu noktadan sonra 3 çürük zemin hakkında bilgi vermek istiyorum. Bu 3 çürük zemin cahiliye toplumlarının alt yapısıdır.

Dikkatinizi Ankebut Suresi’ne çekerek oradan misaller vermek istiyorum.

“Karun, Firavun ve Haman’ın akıbeti de aynı oldu. Gerçekte Musa onlara açık seçik deliller getirmişti; ama onlar yeryüzünde ululuk tasladılar. Oysa kaçıp kurtulmaya güçleri de yoktu. Her birini günahından dolayı cezalandırdık; kiminin üzerine taşları savuran fırtınalar gönderdik, kimini o korkunç ses yakaladı, kimini yerin dibine gömdük, kimini sularda boğduk. Allah’ın muradı onlara kötülük etmek değildi, fakat onlar kendi kendilerine kötülük ediyorlardı. (Ankebut Suresi, 39-40)

Cahiliye toplumlarının 3 fesatçısı olur. 1-Şımarmış azmış zenginler. 2-Diktatör yöneticiler. 3-Bu ikisine yardım ve yalakalık eden sözde alimler ve danışmanlar.

Hazreti Musa nasıl ki yalnızca Firavun ile mücadele etmedi Karun ve Haman ile mücadele etti. Biz dahi bu üç grup ile mücadele ederek onları def etmeliyiz. Tabi bu üçüyle mücadele kolay değil. Onlar yani bu üçü iftiracıdır. Bu üçü Hazreti Musa’ya da iftira ettiler.

“Andolsun ki, biz, Musa’yı mucizelerimizle ve apaçık bir hüccetle Firavun’a, Haman’a ve Karun’a gönderdik de onlar, ‘Bu çok yalancı bir sihirbazdır’ dediler.”
(Mü’min Suresi, 23-24)
Bu üçüne güvenenler ve bu üçüne sığınanlar, yani Karun’a, Firavun’a ve Haman’a güvenip de zenginler, diktatörler ve onların yardımcılarıyla birlikte olanlar bir örümcek ağına sığındıklarını bilsinler. Örümcek ağı nedir ki? Bir çocuk dahi eliyle örümcek ağını parçalayabilir.

Karun, Firavun ve Haman’ın saltanatı kalıcı değildir. Onların saltanatı yalnız Dünya’lıktır ve fanidir. Aslolan Allah’ın saltanatıdır ki ezelden ebede kadar sonsuz bir hükümranlıktır. Devrimci bir ruha sahip olan bir Müslüman bu şuurda olmalıdır. Bu şuur eninde sonunda başarı ve galibiyet getirecektir.

Ey Müslüman Karun’lara yaltaklanma, Firavun’lardan korkma ve Haman’lara itimat etme. Bu üçü örümcek ağından farksızdır. Devrimci ruh taşı, aynı Peygamberler gibi.

Evet, çok söze gerek yok. Bir ayet-i kerime mealini yazarak huzurlarınızdan ayrılıyorum.

“Allah’tan başka varlıkların korumasına sığınanların durumu, örümceğin durumuna benzer: Örümcek, (ağını) kendine bir yuva edinir, ama yuvaların en çürüğü de örümceğin yuvasıdır. Keşke bilselerdi!” (Ankebut Suresi, 41)
Vesselam.

Ahmet Sandal

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER