Kudüs ve Endülüs, iki yürek sızım. Kudüs ve Endülüs, iki alın yazım. Kudüs ve Endülüs, yüreğimin iki parçası. Kudüs ve Endülüs, iki sabır taşı. Kudüs ve Endülüs, iki umudum, Kudüs ve Endülüs, iki yurdum. Kudüs ve Endülüs denildiğinde ruhumda fırtına kopar. Ruhumda yüzen sandal, bir o kıyıya, bir bu kıyıya çarpar.
Soyadım “Sandal”, denizde bir taraftan korunak ve içindekiler için sığınak. Diğer taraftan da benim için de dert ve meşakkat. Bu “Sandal”, büyük yük taşır. Denizden sahile ve kurtuluşa doğru yavaş yavaş yol alır. İnşallah, sahil-i selamete doğru güvenle, emin olarak yol alır. Bu yolculukta tek güvencem, Yüce Rabbim’in yardımıdır.
Evet, bu paragrafta bu özel hususu, bu hassas durumu böyle belirttikten sonra, Kudüs ve Endülüs üzerine yazmaya devam ediyorum.
Yüreğimin dili olsa da konuşsa diyordu ya bir Şair. Kendimi aynen öyle hissediyorum. Mehmed Akif Ersoy, “Ağlarım, ağlatamam, hissederim, söyleyemem; Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bizârım!”diyor. Ben de, Kudüs ve Endülüs hakkında yazacaklarımın ve dile getireceklerimin belki bin katını yüreğimde hissediyor ve yüreğinde bin kat acı ve sızı hissediyorum, ancak, yüreğimin dili yok, hepsini yansıtamıyorum.
Kudüs ve Endülüs, hakkında bir şeyler yazmaya başladık, kısa bir araştırma ile devam edelim.
Google, meşhur şu internet arama motoruna, önce Kudüs, sonra Endülüs ve en sonunda da, Kudüs ve Endülüs yazdım. Bu yazdıklarımdan sonra ne gibi sonuçlarla karşılaştım? İşte size birkaç sonuç: Google’a Kudüs yazarsanız, arama sayfasının en üstünde, “Yaklaşık 9.770.000 sonuç bulundu” notunu görürsünüz. İnternet sayfasının yalnızca birinci sayfasına bakalım, çünkü 9.770.000 sonucun yer aldığı sayfalara bakmak çok uzun sürer. İlk sayfada, Google’a “Kubbet-üs Sahra, Mescid-i Aksa gibi İslam’a ait eserlerin resimleri, Kudüs’te gerginlik, Kudüs üç semavi Dinin ortak şehri gibi notlar” görülmektedir. Bugüne ait şu güncel haber de ana sayfada mevcut: “Kudüs, Filistin’in bir parçasıdır.”
Google’a Endülüs yazarsanız, “Yaklaşık 1.270.000 sonuç bulundu” notuyla karşılaşırsınız. Yine tüm sayfalara değil, ilk sayfaya bakalım. İlk sayfada, “Endülüs’te Emevi’lerden kalma tarihi cami resimleri, Gırnata’daki Emevi’lerden kalma El-Hamra Sarayı gibi resimler ve İspanya’da Arap Medeniyeti gibi notlar görülmektedir. Ana sayfada Endülüs ile ilgili güncel bir haber yok. Ancak 2020 yılına ait bir haber var. O haberde, Endülüs İslam devleti başlığı var. Haber içeriğinde ise şu bilgiler mevcuttur: “Endülüs, 711-1492 yılları arasında İspanya’da Müslümanların egemenliği altındaki bölgelere genel olarak verilen isimdir. Endülüs Devleti tarihteki en ihtişamlı dönemini Emeviler Devri’nde yaşamıştır. “
Kudüs ve Endülüs yazdığınızda da, “Yaklaşık 279.000 sonuç bulundu” notunu görürsünüz. İlk sayfada, Kudüs ve Endülüs üzerine, makaleler ve şiirler ve seyahat notları görülmektedir.
Şimdi, google’da ne işin var? Ne arıyorsun? diye soracaklar olabilir. Ya da maksadımı anlayıp da hiçbir şey sormayanlar olabilir.
Evet, Kardeşlerim, maksadım şudur: Kudüs ve Endülüs İslam’ın iki önemli değeri ve iki önemli yurdudur. Bu iki yurt işgal altındadır. Google araştırması da, bu gerçeği çok açık ve çok hızlı bir şekilde ortaya koymaktadır. Google araştırmasında, Kudüs ve Endülüs’te İslam’a ait yüzlerce eserin, camiin ve tarihi bilginin yer aldığını gördüğünüzde, zaten hiçbir tartışmaya gerek kalmıyor. Bu yerler İslam’ın yerleridir. Ancak, elimizden alınmıştır.
Kudüs, sinsi ve hileli bir şekilde, İsrail’e teslim edilmiştir. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra İngilizler’e ve ardından 2. Dünya Savaşı’ndan sonra İsrail’e teslim edilen Kudüs, bizi beklemektedir. Elbet, tekrar asli sahiplerine kavuşacaktır. Buna sonsuz iman etmiş bir Kardeşinizim.
Endülüs’e gelince burada da şu husus açığa çıkmaktadır. Endülüs, rahatın, keyfin ve sefa sürme arzusundaki Emevi Sultanlarının ihmal ve yanlışlıklarıyla elden çıkmıştır. İspanya kıyılarına askerleriyle ayak basan Tarık Bin Ziyad, gemileri yaktırarak ve Haçlı Ordusundan sayıca çok çok az olmalarına rağmen, askerlerine, “Arkanızda düşman gibi bir deniz, önünüzde deniz gibi bir düşman var. Nereye kaçacaksınız? Vallahi sizin için ancak sadakat ve sabır kalmıştır” ile başlayan ve “askerlerine şehadet ve zafer dışında hiçbir seçenek bırakmayan” konuşmasıyla askerlerini savaş meydanına sevk etmiş ve zafer kazanmış bir Kumandan iken, daha sonra gelen Sultanlar, zevk ve sefaya daldılar, saraylar yaptırdılar ve rehavete kapıldılar. Endülüs Emevi Devleti’nin son sultanı Abdullah, Endülüs’ü ağlayarak terkederken Annesi ona şöyle hitap etmiştir: “Ağla korkak Oğlum ağla! Senin gibi, vatanı ve dini için çarpışmayan erkeklere, şimdi kadınlar gibi ağlamak yakışır.”
Evet, Kudüs ve Endülüs iki büyük sızımız ve alın yazımızdır. İnşaallah, tekrar İslam’ın bayrağı altında ve ait olduğu yere kavuşacaklardır. Kavuşturma görevi Müslümanlara düşmektedir. Tabi, bu görev plansız ve alel-acele bir yapılanmayla değil, sağlam ve ince ince düşünülmüş hazırlıkla olacak bir iştir. Bu görev kuvvetli bir oluşumla değil, sağlam bir Devlet olarak yerine getirilecek bir görevdir. Olur inşallah.
Müslüman Gençliğine şunu net olarak hatırlatıyorum: “Rehavet ve rahatlık senin mezarındır ve rehavet ve rahatlık Müslümana ancak mezarda yakışır. Bunun dışında hayatta iken kesinlikle uyanık ve her daim tetikte olacağız. Başka bir çözüm ve başka bir yol yok. Tek yol uyanık olmak ve her daim elimiz tetikte durmaktır düşmanlara karşı. Şunu unutmayalım. “Su uyur, düşman uyumaz.”
Kudüs ve Endülüs için fırsat bekleyen düşman, inatla bekledi ve hedeflerinden vazgeçmedi. Biz uyuduk, düşman uyumadı.
Ey Müslüman artık uyuma ve uyan!
Ahmet SANDAL
YORUMLAR