Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
AHMET SANDAL

MESLEK ETİĞİ VE ETKİLİ İLETİŞİM

Bu satırları ayağımın tozuyla yeni geldiğim Ankara’da yazıyorum. Geçen hafta, Iğdır’da dört gün ikamete ettim ve iki gün, iki farklı yerde “İş Hayatında Başarılı Olmak İçin Meslek Etiği ve Etkili İletişim” seminerleri sundum. İlk olarak Iğdır Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünde, daha sonra da Iğdır Üniversitesinde seminerler gerçekleştirdim.

Seminerlerim elbette ve öncelikle öğrencilere yönelikti. Ancak kamu görevlileri ya da özel sektör çalışanları da elbette seminerlerimden istifade etmesi gereken kesimleri oluşturmaktadır.

HASBİ VE HARBİ OLMAK

Seminerlerimizde, öncelikli olarak “etik, ahlak, kanun, hukuk, vicdan, iyilik doğruluk,  adalet, eşitlik, ehliyet, liyakat, yönetimi liderlik, bilmek, kendini bilmek, ilim, irfan, iletişim, etkili, iletişim, beden dili, söz, davranış, empati ve sempati” gibi kavramlar gündemde yer almakta ve sık sık bu kavramların üzerlerinde durulmaktadır. Ayrıca etik ve etkili iletişimde önem taşıyan alim ve filozofların da isimleri ve sözleri seminer boyunca zikredilmektedir. Bu kapsamda Platon, Sokrates, Farabi, Yusuf Has Hacip, Nizam’ül Mülk, Mevlana, Yunus Emre gibi alim ve filozoflar özellikle gençlerimize yakından tanıtılmaya çalışılmaktadır.

Konunun felsefe tarafı olduğu için, yani, etik ve iletişim, tarihsel, küresel, güncel olarak her daim gündemde yer tuttuğu için bu hususta alimler ve filozoflar sözler sarfetmiş ve araştırma ile incelemeler gerçekleştirmiş kişileri sitayişle, takdirle anlatıyorum.

Meslek etiği ve etkili iletişim, tüm hayatın, toplumun, çalışma hayatının ve insanın doğumdan ölüme kadar her anının tam merkezinde yer almaktadır. Başarılı olmanın yolu işini iyi yapmak ve ehil olmaktan geçer. Başarılı olmanın yolu ahlak ve edep kurallarına riayet etmekten geçer. Başarılı olmanın yolu insani, toplumsal ve mesleki ilişkilerde saygı, sevgi ve hoşgörü çerçevesinde hareket etmekten, ve empati ile sempati arasında düşünmekten geçer.

Buna rağmen toplumda ve iş hayatında, maalesef, meslek etiği ve etkili iletişim konularında büyük sorunlar mevcuttur.

Çok soruluyor ve çok gündemde yer kaplıyor. İş ahlakı kaldı mı? Meslek etiğini mi, yoksa nasıl başarırsan başar, nasıl kazanç elde edersen et, düşüncesini ve mantığını mı esas alıyor insanlar?

Kendi hayatımda yaşadığım şu üç hadise dahi, iş ahlakının ve meslek etiğinin yerlerde süründüğünün birer göstergesidir.

1-Evi taşıyacağım. Bir taşıma firmasıyla görüştük. Evdeki eşyaları görmek üzere eve geldiler. Bir fiyat verip filanca gün gelip taşıyacağız dediler. O gün erken saatlerde geldiler. “Geçen gün eve geldiklerinde eşyaların bu kadar çok olduğunu görmediklerini ve anlaştıkları fiyatla bu eşyaları taşıyamayacaklarını” söylediler. Sabahın erken vakti ve eşyaları evin içine yığmışız, o saatte nasıl tekrar bir firma buluruz gibi düşünceler içindeyiz? Şimdi ne yapacağız? O esnafın yaptığı adamı darda avlamaktır. Ve ahlâksızlıktır.

2-Başka bir yaşanmış hadise. Cep telefonu cihazımız bozulmuş. Yaptırmak için tamircisine bırakmışız.  Sonradan öğreniyorsunuz ki, bataryalar orijinal değil. Muhtemelen tamircide orijinal bataryalar alınmış ve Çin malı batarya takılmış.

3-Başka bir yaşanmış olay. Ustaya şofben takması için, parasını peşin veriyoruz.  Adam işi tamamlamadan kaçıyor.

Kendi hayatımdan bizzat verdiğim bu olumsuz olaylar, elbette birçok kişinin de başına gelmiştir. Hatta ev eşyaları taşıma firmasıyla ilgili olarak yaşadığım birinci olayın aynısının birçok kişinin de başına geldiğini öğrendim. Sohbetler ve seminerler sırasında bu yaşanmış olumsuz olayı anlattığımda, biz de aynısını yaşadık diyenlerle karşılaştım. 

Maalesef, bu tür olaylar ve olumsuz uygulamalar bizleri kimseye güvenmemeye götürüyor.

Bu toplumda insanların birbirlerine olan güvensizlikleri artıkça artıyor.

Bir arkadaşım bundan 10 yıl kadar önce bir sohbet sırasında, “apartman aidatlarının 500 TL olduğunu” söyledi.  Hemen şu şekilde cevap verdim: “Bu kadar yüksek apartman aidatı olur mu? Yöneticiler sanırım bu toplanan aidatlardan yolunu buluyor” dedim. Arkadaşım şöyle cevap verdi: “Ben de apartman yöneticileri arasındayım.” Tabi hemen keskin bir dönüş yaptım: “Sen yemesen de diğer yöneticiler yiyordur.”

Bir yerde Belediye alt geçit mi yapmış, köprü mü yapmış, yol mu yapmış. Soru işaretleri kafalarda dolaşıyor. Acaba belediye yöneticileri bu işten ne kadar yollarını buldular?

Genel olarak toplumda güven problemi var.

Çok bilinen bir fıkra ya da darb-ı mesel’dir.

“Ateş, su ve güven”, her üçü de ormanda yürüyüşe çıkmışlar. Yürüyüşün ilk başlangıç kısmında kendi aralarında şöyle bir diyalog geçmiş.  “Biz üçümüz birbirimizi kaybedersek, nasıl bulacağız birbirimizi?” Ateş şöyle demiş: “Nerede bir duman görürseniz, ben oradayım.” Su şöyle seslenmiş: “Nerede bir su şırıltısı duyarsanız ben oradayım.” Sıra güven’e gelmiş ve ateş ile su sormuş: “Seni kaybettiğimizde nerede bulacağız?” Güven şöyle cevap vermiş: “Beni kaybettiğinizde bir daha asla bulamazsınız.”

Bir yabancı iş insanının şöyle bir sözünü ta çocukluk yıllarımda, o iş insanının fabrikasında üretilen ürünlerin satıldığı bayilerde hep görmüşümdür. “İnsanların güvenini kaybetmektense, para kaybetmeyi göze alırım.”

İşte konunun özü buradadır. Yani hem meslek etiğinde ve hem de iletişimde en mühim nokta budur. Yabancı bir işadamı böyle seslenirken, maalesef, kötü uygulamalardan dolayı bunu söylemek zorundayım: “Bizim esnafımızın, bizim üreticilerimizin, bizim meslek mensuplarının birçoğu, para kaybetmektense güven kaybetmeye odaklamışlar kendilerini.” Maalesef, avukatımızın, esnafımızın, üreticimizin, tüccarımızın, müteahhidimizin ve birçok meslek mensubunun umurunda değil güven kaybetmek. Onların tek umurunda olan para, para, para.”

Bu belirttiğim husus acı gerçekler ve şahsi düşünceme göre tartışılmaz gerçekler.

“Peki, yok mu dürüst ve ehil ve tam ahlak ve güven sahibi esnafımız, üreticimiz, müteahhidimiz ve avukatımız yok mudur?  Peki yok mudur, ahlak sahibi ve güven esasında çalışan meslek mensubu yok mudur?

Elbette vardır. Vardır ancak sayıları azdır. Zaten bu sözlerimden de onlar alınmasın.

Peki çözüm nerede? Bu kadar tenkit ve sitem dolu bir yazı yazmışsınız? Meslek ahlakı ve iletişimde dört dörtlük, dört dörtlük olmasa da, daha iyi bir noktada nasıl oluruz? İçinde bulunduğumuz bu olumsuz durumdan çıkmak için çözüm nedir? Bunları sorduğunuzu düşünüyorum.

Çözümlerimi bir sonraki yazımda anlatacağım inşallah.

Ahmet SANDAL

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER