Ah, ah, ah! Şu mülkiyet meselesi var ya! Bütün meselelerin kaynağı buradan başlar.
Mülkiyet sınırlı mı olacak, sınırsız mı olacak? Mülkiyet bir hak mı olacak yoksa,vatandaşların hiçbir mülkiyet hakkı olmayacak mı? Mülkiyete sınırsız sahiplik iyi midir, kötü müdür?
Tarihlerden beri insanoğlunun mülkiyet sevdası en büyük sevda olarak devam etmiştir ve halen de devam etmektedir.
“Paraya sahiplenmek, mala sahiplenmek, toprağa sahiplenmek.”
Sahiplenmek, sahiplenmek ve sahiplenmek. İnsanoğlunun fıtratında en çok bu var.
Sevgili Peygamber Efendimizin (asm) bu minvaldeki şu Hadis-i Şerif’i esasından her şeyi özetliyor: “İnsanoğlunun iki ovası olsa bile üçüncü bir ovayı ister.”
Ah, İnsanoğlu ah! Sen doymak nedir bilmezsin ve senin gözünü ancak bir avuç toprak doyurur. Yani öldüğünde, toprağa gömüldüğünde üzerine toprak atılır da, göz çukurlarına da toprak dolar ya, işte o vakit senin toprak sevdan biter. İşte o vakit senin mülk hırsın biter.
Ey İnsan, sen ölmediğin müddetçe sende toprak sevdası ve mülk sevgisi devam eder. Hatta yaşlılarda bu para-pul sevdası, toprak-mülk sevgisi daha da fazladır.
Bu noktada da yine Sevgili Peygamber Efendimizin (asm) bir sözüne kulak verelim. “Âdemoğlu ihtiyarladıkça onda iki şey gençleşir: Mala karşı hırs ve hayata karşı hırs”.”
Bu hakikatler ışığında ve mal, mülk, servet ve para düşkünü insanoğlu gerçeği karşısında akan sular duruyor ve Dünya adeta bir talan yeri kalıyor. Hırs düşkünü insanlar Dünya’yı talan ediyor.
Dünya’yı talan yeri olarak gören insanoğluna sınırsız mülkiyet hakkı tanınabilir mi? Tanınırsa ne olur?
Hemen cevap vereyim bu 2 soruya.
1-İnsanoğluna sınırsız bir mülkiyet hakkı tanınamaz.
2-İnsanoğluna sınırsız mülkiyet hakkı tanınırsa aç gözler, hırslılar, alçaklar ve uyanık taife, gariban, zavallı ve kanaatkar insanları ezip de geçerler.
Zaten, İslam Dininin kurallarına göre de, mülkiyet hakkı sınırsız değildir. İslam Dini, insanlara mülkiyet üzerinde istediği gibi bir tasarruf hakkı vermez.
Kur’an-ı Kerim’de şu ayet-i kerime tüm ağırlığı ve tüm açıklığıyla insana tekrar tekrar hatırlatılır: “Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır.” (Nur Suresi, 42) “Hüküm, yalnızca Allah’ındır.” (Yusuf Suresi, 40) “Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır.” (Al-i İmran Suresi, 189)
Evet şurası açık bir gerçek ve net bir hakikattir ki, sırf kainat ve Dünya değil, içindekiler de Allah’ın mülküdür.Biz insanlar, hepimiz de Allah’ın mülküyüz.Mülk sahibi mülkünde istediği tasarruf hakkına sahiptir.
Mülkte, malda, servette istediği gibi hak iddia eden ve hakkını sınırsız sanan Ey İnsan, sen dahi bir mülksün ve sen dahi bir emanetsin. Her şeyin hükümranlığı ve senin de hükümranlığın Allah’a aittir. Sen emanetsin, malın emanet, mülkün emanet ve Dünya dahi emanet. Vakti geldiğinde aslına rücu edecek ve vakti geldiğinde asıl sahibine teslim edilecektir.
“İnnaLillahi ve İnnaİleyhiRaci’un” diyorsun ya! Bunu hiç aklından çıkarma. Şüphesiz ki, Biz Allah’tan geldik ve dönüşümüz de O’nadır.
Biz Allah’a aitiz. Biz Allah’ın hüküm ve tasarrufu altındayız.
Bu gerçekler ışığında Ey İnsan, malda, mülkte, servette nasıl hak iddia edebilirsin ki? Sen dahi bir mülksün ve sahipliğin Allah’ın kudretindedir.
İnsanlara bu şuur ve bu fikir verildikten sonra, malda, mülkte ve servette sınırlama getirilmelidir. Ve mülk önce Allah’a, sonra Devlet’e ve en sonunda insana verilmelidir. İnsana verilen mülk hakkı da yalnızca kullanma hakkı olmalıdır. Ve mülkü kullanmasını bilmeyenden, azıp da şımarandan mülk hemen alınmalıdır.
Benim mülkiyet meselesine bakış açım budur.
Bu bakış açısı ne kapitalizme, ne faşizme ne kapitalizme uyar. Bu bakış açısı tamamıyla İslamî’dir. Her “üç izm” de yere batsın. Kapitalizm de, faşizm de, komünizm de yere batsın. Her üçü de insanlığa zulüm, kani, gözyaşı ve acılar getirmiştir. Her üçü de bütün kötülüklerin kaynağıdır.
Biz iyiliklerin ve doğrulukların kaynağı olan İslam’a tabiyiz. Ve İslam’ın mülkiyet hukuku uygulandığında tüm insanların huzur bulacağına inanıyoruz.
Ahmet SANDAL
YORUMLAR